beşbinyüzonbir inci günkendime geldim astım gözlerimi kapının arkasına sıkı sıkı tutmuşum yüreģimi avucumda izi çıkmış sağ yanıma bıraktım aynaya baktım yaza benziyor saçılmış saçım yokluğun arka kapısı evin dilini çevirdim anladım ben senin kızın değilim artık hatıranım sen benim güvercin bacağında haber saldığım uzak kıyılarım bana ufkunu dönme bi sabah gel ko bi tiren yanaşır gibi olsun istasyona razıyım eğil üstüme valizinin üzerine oturmuş çocuk gibi mahzun sonra yine el salla binlerce sayrılık arasında seçerim öptüğüm ellerini orada o sızının ortasında nar bahardan kalma ah allah unutsuzluğumu ve düşsüzlüğümü kırılmış kanatlarıma ver büyüt beni saklandığım küçük sığlık var gittikçe çekiyor içeri |