HAŞA!
Düş bezginleri…
Hayli kırılgan, nüktedan seyrinde Bir yudum sevdayla ebemkuşağının Sekizinci rengi ve harikası Dünyanın merkezine taht kurmuş yüreğin Kıpırtılarına yenik düşerken aşk. Savruk bir notada, Milat bellediği gamlı rüzgârında şarkının, Sızan hezeyana ortakmışçasına evren, Bin bir husumeti gölgeleyen hidayetin evrildiği; Saçağı yine kambersiz ölümlerin ardına Dökülü rahmet, boydan boya Kıblenin neferi vicdan denen yörünge. Kuytular, kuytular: Tortusunda gizem, Tepesinde halem: Kırık niyazların tevafuk yüklü mabedinde Kıvrılan yılankavi meşrebi yine iklimlerin: Kavuşulası huzme, Dengi dengine bir sevdada yaş almak, Yasların da perçeminde Dökülmek omzuna yârin, Anlık bir rükûda uçarken bulutlara Meşk eylemek hüznü. Hadi oradan dercesine, Savsaklayan izbelerde Darmaduman bir benlik; Yufka yüreği mahşer, Sancılandıkça yeni ölülere, Saatin alarmında kundaklanmış çalıntı zaman. Çala çala, çalımlı bir Çalıkuşu, İhanetin gölgesi ki boyutsuzluğum Gayri meşru bir şarkı; Ola ki ıslah edilsin zalim, Neferim yiğit bir kalem kadar da Metruk bir yönerge, Tarafsızlığım ayan beyan, Gümbürtüye giden uçuk kaçık hayallerim. Sır yüklü notalar… Hâşâ, ey yürek; Ödemediğim vebalin sönük nefesinde Varsay ki ayrı düştük ezelden beri. Yumru yumru siğilleri belirsizliğin, Nice çatık kaşlı kelam Hoyrat ve münafık, Asla iz sürmediğim o batıl rotada, Başına buyruk bir derviş misali, Sükûtun hengâmesine yığdığım nice cümbüş, Kovalarcasına peşinden gittiğim Çürük ve nifak yüklü nice serzeniş. Hâşâ, yürek: Ne senden ayrıyım ne de müttefik bildiğim, İkilemlerin oyununda, Basit bir fani, tevazu yüklü Meşrebinde seğirtirken haybeden Tahayyül etmekse hoyrat bir gölgeyi, Say ki yaşamadım senden önce. |