Baba OğulSuskunluğunu dizginliyorsun Yüzün sonsuzluğun itaatkâr karanlığına dönük İçinin bütün ışıkları sönük! Bir keder bulutu geçti başının üzerinden Alnının ortasına gudubet hikâyeler çiseliyor Gökyüzünü toprağa sığdıran baban geliyor aklına Buram buram toprak kokuyor geçip giden mevsimler İki altı nöbetçisi gibi ölesiye üşüyorsun! Sonra mürüvvet mevsiminde bir oğul sızıyor içine Avuçlarının ayasına hohlarken, uzaktan göz kırpıyor kerata Gıdısındaki evlat kokusu genzine yayıldıkça ısınıyor için Yıldızlar ışıldıyor gecenin gövdesinde, yaşamak istiyorsun! Suskunluğunun dizginlerini söküp atıyorsun! Yüzünde mutluluğun dayanılmaz rehaveti Bütün ışıkları açıyorsun! |