Zaman incinmiş bir kelebektir göz bebeklerinde asılı hüzzam çalıyor ruhumda sonbahar.. gökler yine ekim sabahını kucaklıyor bir bebek gibi yine bir yarın bugün
sessiz sedasız uçaklar geçiyor göklerde maviyi delip bembeyaz bir çizgi bırakıyor ardına bulutlar kabarmış, dağların kucağında yarısı siyah, yarısı gri, yarısı dondurma kadar karbeyaz ve güneş gösteriyor yüzünü zamanzaman bahçede ıhlamurlar yaprak dökerken yapay bir plastik misali duruyor
hala çimenler, çamlar, şu akasyalar sanki; öksüz gözleri yemyeşil bir deli orman!
ara sıra yağmur sepileniyor oda nasibini almış insan görünümünden gün geçtikçe yozlaşan, her gün saçları biraz daha darmadağın, kırlaşan sÛni mutluluklarla süsleniyor kentler şehirler toplanıp gidecekler az sonra bir bavul dolusu kuşlar mavi çadırın yama izlerinden
sökülüp yırtılıyor yara izlerinden al şafaklar
dikiş tutmaz bir yara izini bantlıyorum yoğurtla nane kurusuyla karıştırıyorum zamandan fayda vermiyor soğanın suyu, aspirin geçirmiyor dem tutmuş ağrıları soytarı bir palyaço, gibi yaşıyorum yırtık üstüm başım duygularım ve ölgün gün
tabakamda cigaram bitmiş savrulmuş küllerim bir zeytin çekirdeği büyüse ruhumda ah bir kasım gelse diyorum kasım patları açsa içimde karizentem mi demeliydim yoksa ecnebice sil yerine yenisini yaz düşlerini resetle kaderlerin defni intikalden çıkar hayal denizinden bir tutam safir bir tutam sevgi izinsiz bir müşteri çalsın taksici yoldan bakır tel tak montele radyonun antenine
bir gelin bir güvey
damat havasında şen ola düğün şen ola!
cenaze marşları çalınırken kurukafamın bamtelinde, yüreğimin tamda orta yerinde ırmaklara aksın acılar bin bir öksüzün gözlerinden tepeden aşağı yuvarlanırım.. yine bir ekim sabahında seni gıdıklıyorum... hadi biraz g ü ls e n e y ü z ü m e seni tutukluyorum yüreğinden... kelepçeliyorum. ellerin bir gül dalının e n s e s i n d e... kıpırdama!
yeter artık surat etme bana yüz çevirme yaşta yanıyor bu dünyada kurunun yanında hadi toparlan savsaklanma ----karanlığın şafağını vuruyor akreple yelkovan her cümlede:
yürüyün! " hiç bir zaman, boş geçirilecek kadar değersiz değildir... " hadi gidelim.. geç kaldık!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
EKİM SABAHI!! şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
EKİM SABAHI!! şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
cenaze marşları çalınırken kurukafamın bamtelinde, yüreğimin tamda orta yerinde ırmaklara aksın acılar bin bir öksüzün gözlerinden tepeden aşağı yuvarlanırım.. yine bir ekim sabahında seni gıdıklıyorum... hadi biraz g ü ls e n e y ü z ü m e seni tutukluyorum yüreğinden... kelepçeliyorum. ellerin bir gül dalının e n s e s i n d e... kıpırdama!
yeter artık surat etme bana yüz çevirme yaşta yanıyor bu dünyada kurunun yanında hadi toparlan savsaklanma ----karanlığın şafağını vuruyor akreple yelkovan her cümlede:
yürüyün! " hiç bir zaman, boş geçirilecek kadar değersiz değildir... " hadi gidelim.. geç kaldık!
cenaze marşları çalınırken kurukafamın bamtelinde, yüreğimin tamda orta yerinde ırmaklara aksın acılar bin bir öksüzün gözlerinden tepeden aşağı yuvarlanırım.. yine bir ekim sabahında seni gıdıklıyorum... hadi biraz g ü ls e n e y ü z ü m e seni tutukluyorum yüreğinden... kelepçeliyorum. ellerin bir gül dalının e n s e s i n d e... kıpırdama!
yeter artık surat etme bana yüz çevirme yaşta yanıyor bu dünyada kurunun yanında hadi toparlan savsaklanma ----karanlığın şafağını vuruyor akreple yelkovan her cümlede:
yürüyün! " hiç bir zaman, boş geçirilecek kadar değersiz değildir... " hadi gidelim.. geç kaldık!
Varol.