SONRA, DEDİM: YA SONRASI?
Sonra, dedim:
Ya sonrası? İstifli öfkelerle kuşatılmışı devranın çetelesi idi Rehin tutulduğum o şecere. Bir ırmaktan diğerine akan ruhun tortusu idi belki de Gizil tehdidine yüreğin, huzuru çok gören Tanrı: Oysaki dilimden düşürmediğim bir şarkıydın sen! Dingin ve türeyen hali hazırda adını bilmediğim; Gönülsüz olsam da, Yaşamayı farz bildiğim ve sıradan geçirdiğim Yüzsüz insan suretleri. Varla yok arası, Tıpası kayıp bir şişeye tıktığım metanet. Darmadumanım hanidir, Nöbetten nöbete durduğum isli geceler iken meşrebim, Biraz da boykot edildiğimden beri, Tufanında kaybolmayı reddettiğim o kavganın husumeti Yine göğün karasında kıpraşan: Yağmayı meziyet sanan ikilem yüklü yaşlara dokunmakla Hayata tutunmayı eş değer belleyen Akılsız bir manevraya yüklenip de Ömrü biçmişken tam da ortasından, Kelek çıkacağını bildiğim o müphem badire. Kandığım, kanadığım; Sürç-ü lisan etmekle mükellef bir yanardağım işin aslı, Gocunduğum aşklara kırık bir miğferi bile çok gören Asık yüzlü bekçileri evrenin; Girizgâhında artık hangi hikâye ise rast geldiğim gölgelerin Sancılı muhalifleri; Hayli kırgın yüreklerde dağlanmış kelamlara değer biçen Nidalar yüklenip de suretlerini gizleyen. Bir hezeyanın tefrikası, Sanrılara yüklediğim kovalarca isyanın Akla zarar husumeti. Gömülü beyanatların son satırında infilak eden bir imgeye Tıkıştırmak kadar da akla zarar müdavimi olduğum Korkulukların kırık kanadı. Hayli ürkek bir terennüme yükleyip yükleyeceğim, Tınısı kayıp bir şehre sormak ya da: Nerede onca insan? |