CENNETİN ATLILARI
erkekçe vuruşuyorlardı
kızıl güneşler her yönden doğdu yüzlerine feri sönmeden gözlerinin ufka bakıp atlarını arıyorlardı doru atların kirpiklerinde yaş tuzları parıldıyordu ter köpüğü bulanmış tenlerinde Azrailin kırbaç izleri kızıl alevler saçıyordu gözleri şahikalar çakıyordu kor çakılı nallarından dört nala koşuyorlardı bulutların arsından sanki kan buzları saçılıyordu soluklarından almaya geliyorlardı bekleyen süvarilerini süvariler ki kızıl kan damlıyordu kılıçlarından hem kızıl gül misali yaralarından donuk gözlerinin içi yaş dolu kirpiklerinde tuz çelik ellerinde çelik tetik alesta istinat da tetik ki cihana ibretlik çekecekler sanırsın ama parmaklar buz süvariler kıyamdaydılar ama topraktaydı bedenleri elleri kan kızılı göğe açık dua ediyordu sevenleri doru atlar durdular onlar sevgi ile kapkara yeleleri okşadılar bindiler uçarcasına heybet timsali kanlı gövdeleri ellerinde sancaklar atlarıyla beraber şahlandılar sürdüler sonsuzluğun hudutlarına nur saçan yüzlerinde mutlu tebessüm cenneti alaya vardılar peygamberimizi selamladılar dünya tuz buz onlar ki tuba dalları altında sırça köşkler de Kevser içerek ağırlandılar |