BULDUM
dünya beni ezip çökertmeden
ben onu çökerteyim dedim tek başına meydan okudum genç ve çılgın yetmedi gücüm yapabilirim zannettim üstüme geldikçe çapaçul dertler boğuştum döğüştüm vurdum vuruldum dünyayı düzelteceğimi zannettim hep ben yoruldum hep ben vuruldum bu tek başına olacak iş değil dedim nice topluluklara çare olur diye katıldım lider denilen zibidiler tarafından kavgaya ve ateşe atıldım itilip kakıldım büyüktür tecrübelidir benden akıllıdırlar zannettim hep sürtüldü burnum cop yedim yumruk yedim hakaret küfür en sonda mermi de yedim sefa sürdü beni ateşe atanlar ben yanarken onlar ateşimde keyif yaptılar ilk fırsatta terk ettim onları çektiğim çile ve dertler öğretti bana bana benden olur ne olursa başım selamet bulur ruhum durulursa durulmak nasıldır diye geceler boyu düşündüm en sonunda doğruyu düşünmeyi öğrendim listeler yaptım neyi nerde yapayım hangi sözü nasıl söyleyip hangi yazıyı nasıl yazayım düşündükçe kendimi öğrendim yıktım dünyanın kalıplarını kurallarını fıtratımdaki insanca düşünmenin yüceliğini beğendim düşündürene şükrettim akıl sağlığıma hamt ettim artık hak ve adaletin meftunu ve zebunu oldum artık kim mağdur olursa kendimi onların yerine koydum artık bakmıyorum ne nesline ne de dinine ve rengine dünyayı dize getirmenin tek çaresinin kardeşlik ve barış olduğunu buldum Meftun olmak: Gönül vermiş, tutkun, vurgun. Hayran olmuş. Zebunu olmak: bir şeyi çok sevmek, ona aşırı düşkün olmak. |
hak ve hakikat yüklü duygu ve anlam dolu çok nefis bir gönül sesiydi dost kutlar esenlikler dilerim...