SEVDAM DERSAADET
İlk defa Haydarpaşa garında gördüm onu
yıl mı bin dokuz yüz altmış dört aylardan haziran gününü hatırlamıyorum genç yüreğim çalkalandı mavi sularında martıların kanatlarında havalandı öyle güzeldi ki deli yüreğim hemen sevdalandı ben de ki İstanbul’a kara sevda böyle başladı kader ebedi kavuşturmadı bir türlü bizi bu vefası kıt sevdası yılan ısırığı şehirle sevdam platonik çocukça ama çok romantik Kuleli de girdim koynuna deliler gibi sevdim ben onu ama o beni ara ara sevdi sonra hep attı uzağına zaman zaman buluşuyoruz eskilerden konuşuyoruz beti benzi soluk teni kirli buruşuk makyajı bozulmuş tecavüze uğramış tarumar olmuş hoyrat eller mıncıklamış her yerini iffetinden izzetinden de olmuş güzelliğinden de para babaları mamalar elden ele pazarlamış felek tokatlamış melekler azarlamış eski halinden hiç eser kalmamış çoğu vandal çoğu cibilliyetsiz kimi soysuz kimi huysuz kimi hırsız yetmiş iki buçuk milletten ama milliyetsiz girmişler harem-i ismetine hep bu güruh düşmüş kısmetine sararmış morarmış kararmış bedeni petrol türevi adi parfüm çokça nikotin bolca alkol ter sidik kir kokuyordu teni kanlı yaş doluydu gözleri ama bana göre o masum günah onda değil aç gözlü doymak bilmeyen iblis kılıklı insanlar günahkar onlar nikahını kıyıp sonra boşayanlar her şeyini çalıp talan edenler hoyrat ve acımasızca bu hale sokanlar ben İstanbul’umu bu hale getirenleri yaratanın kahhar sıfatı ile kahretmesi için dua ediyorum elimden başka bir şey gelmiyor her şeye rağmen hala İstanbul’umu yenilmişliğimin terk edilmişliğimin ezikliği olsa da onu çok özlüyor çok seviyorum |