1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
241
Okunma
İlk defa Haydarpaşa garında gördüm onu
yıl mı bin dokuz yüz altmış dört
aylardan haziran gününü hatırlamıyorum
genç yüreğim çalkalandı mavi sularında
martıların kanatlarında havalandı
öyle güzeldi ki deli yüreğim hemen sevdalandı
ben de ki İstanbul’a kara sevda böyle başladı
kader ebedi kavuşturmadı bir türlü bizi
bu vefası kıt sevdası yılan ısırığı şehirle
sevdam platonik çocukça ama çok romantik
Kuleli de girdim koynuna deliler gibi sevdim ben onu
ama o beni ara ara sevdi sonra hep attı uzağına
zaman zaman buluşuyoruz
eskilerden konuşuyoruz
beti benzi soluk teni kirli buruşuk
makyajı bozulmuş
tecavüze uğramış tarumar olmuş
hoyrat eller mıncıklamış her yerini
iffetinden izzetinden de olmuş
güzelliğinden de
para babaları mamalar elden ele pazarlamış
felek tokatlamış melekler azarlamış
eski halinden hiç eser kalmamış
çoğu vandal çoğu cibilliyetsiz
kimi soysuz kimi huysuz kimi hırsız
yetmiş iki buçuk milletten ama milliyetsiz
girmişler harem-i ismetine
hep bu güruh düşmüş kısmetine
sararmış morarmış kararmış bedeni
petrol türevi adi parfüm çokça nikotin
bolca alkol ter sidik kir kokuyordu teni
kanlı yaş doluydu gözleri
ama bana göre o masum günah onda değil
aç gözlü doymak bilmeyen
iblis kılıklı insanlar günahkar onlar
nikahını kıyıp sonra boşayanlar
her şeyini çalıp talan edenler
hoyrat ve acımasızca bu hale sokanlar
ben İstanbul’umu bu hale getirenleri
yaratanın kahhar sıfatı ile
kahretmesi için dua ediyorum
elimden başka bir şey gelmiyor
her şeye rağmen hala İstanbul’umu
yenilmişliğimin terk edilmişliğimin
ezikliği olsa da
onu çok özlüyor çok seviyorum