GÜMÜŞ TABLO VE RESSAM
siz benim gözlerimdeki sessizliğin tasvirini iyi yapamadınız
gözlerimin ortasında oturan yıkık kentlerdeki şiirlerin nasıl insan okyanusunda rüzgar yediğini hiç.. anlamlar yutmuş şiirlerin sesini duymadınız ve hangi limanda yeni bir göçe hazırlandıklarını.. ezilmiş çiçeklerin öksüz kokularının nasıl çığ gibi yüreğime devrildiğini anlamadınız ve gövdesinden tuttuğum kızgın şiirlerin nasıl beni sakladığını göremediniz öldüresiye. hayal sıcaklarında üşümenin resmini çizemediniz karanlığa sıkışmış yıldızların namahrem yüzünü öfkemde nasıl kök saldığını hiç. faili bilinmeyen özgürlügün ne zaman içimden firar ettiğini ve koynunda bir isyan şarkısı ile nasıl gezdiğini görmediniz gurulu şiirlerin. şimdi herkes şairdir yani hayata kafa tutan parasız küçük tanrılar yastıklara baş koymaktan bıkmış ışıklar bir çelimsiz cümlede kokuşmussa o aşkı icin çalınan ıslıklar yasam çiçeklerinin içine konduğu vazolardan biri kırıktır göremediniz. neden kendimi içinizdeki nehirlere dökerim biliyor musunuz neden kafa tutarim güneşe küçükcük bir bulut olup anlamlarımın peşinden koştunuz mu hiç. ve artık yasakları delen yoksul bir fikirim alnından vurulmuş cümlerden şiirler yazışım nedendi, bilir misiniz ikimiz arasındaki uçurumun tabolusunu yapmaktı derdim ressamların hepsi renklerin kıyılarına hapsedilmiş sendeki hayatımı resmetseydim bende giderdim. (sen şimdi gümüş tablolar yapan bir ressamsın elin kokuşmuş sesini duydun kaç bin kilometreden, iki sahte alkış ne çok kıymetmiş bağrında taşıdığın hüzne inat derin yalnızlığının resmini yaptın mı hiç.) Zeki Nurçin |
neden kafa tutarim güneşe küçükcük bir bulut olup
anlamlarımın peşinden koştunuz mu hiç.
ve artık yasakları delen yoksul bir fikirim
alnından vurulmuş cümlerden şiirler yazışım nedendi, bilir misiniz
ikimiz arasındaki uçurumun tabolusunu yapmaktı derdim
ressamların hepsi renklerin kıyılarına hapsedilmiş
sendeki hayatımı resmetseydim bende giderdim.
iç kendini öyle güzel dökmüş ki resmini hissettim