Yok
Ufukda kayboldu hayallere giden
İçi manolya ve papatya dolu gemiler. Ne bir duyum, ne bir haber. Kim bilir, hangi uçurumdan aşağı Sonsuzluğa doğru düştüler Hayallerim kalmadı artık İçine binip gidebeliceğim Bir gemim, bir teknem yok Gitmeyip kalabileceğim bir kalp yok... Bir kınalı rüzgar esintisi, Öfkeli yağmur seli, Şarkı söyleyen yaprakların sesi, turumcumsu ufuk çizgisi. Yada sana duyduğum yaşam sevgisi. Hepsi aynı manada Çiçekler nasıl küser yağmura Balık denize, ağaç toprağa Nasıl küser bir kalp aşka? Soruların cevabı sende Cevapların acısı bende Herşey kolay, ölüm yada yaşamak Yalnız senin için, senin için Yaşayamamak yada ölememek zor Ağaçlar toprağa küstükçe Ben severim mezarım için toprağı Balıklar denizden çöle koştukça Ben yanarım aşkımın unutulmazlığında Ve çiçekler yüz çevirdikçe yağmura Ben ıslanırım eskisi gibi bakmayan Senin tabirinle zeytinsi gözlerimin yaşlarında. Basamak basamak çıktığım o gözlerinden İnmek öylesine zor ki Henüz zirvesindeki güle varamışken Ve içimde düşme korkusu varken Ne kadar çaresizim Hiçliğini kabullenmek zorunda olduğum şu durumda. Ne kadar da sensizim, Kayıp ihbarı veremediğim şu çürümüş solumda. Şimdi en güzel yarınlarla aramı açan sen Gönülden bir ziyaret yada Ömür mahkemesinde kefaret borçulusun. Bağrıma derin yaralar açıp giden sen Bunu bana borçlusun... |