BİLİNMEZE DOĞRU
Geceyi yırtarak geldim buraya
Mor dağların eteklerinde kaldı hüzünler Gri gökyüzü ve safran sarısı bir denizi bıraktım geride Dönüş yok olamamalı da Kim ister ki baharda zemheriyi yaşamak son deminde Kanatlandım bende kuşlarla Uzak diyarlardan geldim Zifiri karanlık bir geceyi bıraktım Ve kandilsiz sokaklardan geçtim Buz tutmuştu yürüdüğüm kaldırımlar Menekşe kokusunu özledim Meyvaya durmak üzereyken dallar Bunca yıl kurusun diye mi bekledim Hem sen nerden bileceksin ki Irmaklar vardı su değil zehrini akıtan Sabah doğmasını beklediğin güneş yok Yok gök kubbeme baktığında Alabildiğine bir mavilik Denizlerin de rengi solmuştu hani Nedir bu tarifsizlik Dağlar gördüm paramparça olmuş Taş taş üstünde kalmamış Bir olmaza bırakılmış her yer Hiç birşeye zaman kalmamış Yakılmış yıkılmış gelecekler Bu neyin nesidir diyede soran olmamış Bir ölüm sessizliğindeydi her yer Buz gibiydi odamında dört duvarı Isıtmıyordu üzerime örttüğüm battaniyem Yansıyordu odamın duvarına titrek bir mum ışığından süzülen gölgem Gelmez mi bahar açmazmı çiçekler derken rengarenk Bir daha görecekmiyim acaba sabahı Allah’ım kim küstürmüş olabilirdi doğayı Sürgün edildim düşlerimden Hiç sorgusuz sualsiz İdama mahkum gibi öylesine çaresiz Kasırgalar kopar bedenimde Gecede aynı gündüzde Hep aynı dert hep aynısı her seferinde Aslında bir umut vardı beklediğim Keşke olsaydı keşke bir ümit verseydi Yok olmazdım gecenin kör karanlığında Hüzünlü yarınlara uyanmazdım dert şafaklarında Sendin ey sevgili sendin en sevgili Bana çare olacak yok zamanımda Artık çok geç biliyorum Durup durup hep kendime soruyorum Keşke gelseydi keşke olsaydı diye Keşkelerde çare değil biliyorum Ben yine kendimden habersiz Bir olmazın içinde yoksa başka dünyalarımı mı yıkmaya gidiyorum Sedat Kesim |