MAHREM MAKAMLAR
Mahremiyetin ırgalanmadığı ebemkuşağı:
Safi sessizlik, Boyunduruğunda yüz göz olmuş kahkahalar ve müritleri. Boş cepleri kefenin, Kefeni kayıp mahremiyet. Tuz buz oldu sevda ve sedası yürekte gizli Sakil bir dirayet. Anlık olsa da beyhude; Ömürlük olsa keşke sırdaş imler: Tehdidi körükler nefsin, İçin için yanar ateşi yüreğin. Toz duman oldu efkârı beşerin: Hanidir gizil hüviyeti Mahrem makamların… Gözlerin irini çağlar, Çağlar da kanar yara usul usul. Görünmezin indinde kala kalsam keşke: Benden ibaret olmasa da sır yüklü rehavet, Belkilerin mizacına yenik düştüm işte, Arındı benlik de yollara düştü Sefaletin muhatabı şu mazlum yürek, Titrinde ne çok yenilgi, sevginin yaftalandığı O durgun hazan makamı. Varsıl yine de yegâne; Eren kim ola ki nihayete? Umudu yerle bir olmuş da Tıkırında keyfi şeytanın ve yoldaşlarından arakladığı Soluksuz gıybet. Nefse düşmüş yolu da; Yoldan çıkmış olsa da sanılardan uzanan kefaretin uzlaştırıcı Tınısı, rahmeti körükleyen: Tınısı doğurgan yürekten anbean evrene yayılan. Söz bir Allah bir, demekse düşen payıma Varsın yok sayılsın metanet, Meylerim de usul usul, Niyazı yitik bir beşere rast gelmişim gecenin kör vakti. Aldığım dersin elbet var kerameti, Yüksündüğüm ne diye sorma da asla: Körüklenirken vicdanın kayıp muhatapları. |