Kaç!
Uzak çağrışımlarınla bir şiir yazılıyor,
kalemin üzerinde leke leke kokun dönüşüyorsun bir kuşun kanadına sesime çığlıklar bırakıyor adın sevda susuyor gerisin geriye geçmişim beni sana bitiriyor.. Doğumunu seyrediyorum göz bebeğim! Büyüyüp,tebessümünü bir prensesten alıyorsun vakur,mağrur gelişi güzel,en güzel.. Zamanımı elimden alıyor yokluğun hayatımdan tüm zamanları siliyorum. Gidiyorum bir sevda ağlıyor dönüp ardıma bakarken cesedimin üşüdüğünü görüyorum Gözlerin ölüyor saçlarında hala o koku cennet! Nereye kadar sürecek bu hasret? Sen bu şehri bana terkettirirken ben kaç defa daha öldüreceğim mürekkepleri kaç? kaç yürek daha sığdırabilirim kaçışlarıma bilmiyorum öyleyse kaç! mağrur güzel.. Suskulardan bir sevda kopardım adına ortada ne adın kaldı söylenecek ne de gidecek yurdum. Sözüm sanaydı mürekkep sanaydı ama kan damladı kağıtlardan bileklerime bu ölüm hiç yakışmadı Sen Züleyha! Masalımı hangi bakışta azarladın? Korkup gelip kaçıp sana sığınmak en olmadığın zamanlarda olmadığın zamanlardı seni istemek. |