ŞamamaTavan arasındaki tozlu bir kitabın sayfaları arasında Ayraç görevi verilmiş ki bana Yolumun üzerindeki bir karanlığa Bir aydınlığa zikzak yaparak ilerliyorum Ne dağ var ne yol Yok ağaçlar da Ağaç dallarına tüneyen kuşlar nerede Suları çakilen bir nehrin kumlu yolunda Burnuma gelen çocukluğumdaki Şamamanın otsu ekşimsi kokusuyla yapayalnızken Gövdesiz ve yüzsüz yalnız inci dişeri parıldayan Kıpkırmızı dudaklarıyla beni içine alan bir boşluk Bir kara delikde kayboluyorum Bir aydınlığa bir karanlığa dalmak Bir uykunun içine balıklama atlamak gibi Ve belki de rüyada yüzmek gibi Bazı bazı kendimi ayracı gibi gördüğüm romanlar Romanların tozu ve tavan arası şenliğiyse ilk gençliğim Herbir sayfanın altındaki rakamlardan Her kezinde tek haneli olan benmişim Biz seninle hep öyle tozlu raflardan tozlu bir kitap alıp Okuyacaktık geçmişimizi sonsuzadek Dağlar nehirler ağaçlar olmayacaktı belki ama Yolumuzun üzerine nutlaka bir bostan çıkacaktı Ve şamama kokusu otsu ekşimsi tadıyla Şimdi bu yol kayıp gençliğimizin bil ki tali yolu Alıp birini ısırsam da aynı tadı bulacak mıydım Kekremsi sert ve buruk bir mevsim gibi Bu bir Eylül çarpmasıydı Şiiri imgeyi ironiyi yerle bir eden Yüksel Nimet Apel 20/Temmuz/2016/Çarşamba/Bodrum |