NarçiçeğiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ey, hayat! paylaşsam, anlar mısın acaba? ya da siz, anlar mısınız? kartal yuvasında açan siyah orkideyi neden tercih ettiğimi ve hâla neden, nasıl gülümsediğimi? _ey, hayat! bu dizeler, sana..._ solumuş kız kulesi ile _ak mintan içindeki, komşu kızın gögüs uçları gibi_ köpürür yeşil dalga, karşı yakasını sevdiğim şehre ve geçmişten gelen tanıdık bir sestir, nar çiçeği elimdeki siyah beyaz fotoğrafta yine de, gülümserim... derinden çektiğim dumanlı bir nefesle... ve gülümser sırtını dönmüş günüm mor bulutlar arasından bana şimdi, az zaman ilerimde bir çingene, çağırır benliğimi / gözlerime bakarak satar saf ölüm kokusunu, sarılmış bir demet papatyayı bilerek, ya da bilmeyerek... _oysa, asla masum değildik, türküler gibi ve hiçlik ay ışığında hep bir anlam kazanırdı_ ki ben, yaşamın kıyısında ince belli bardakla ısınan ruhsuz bedenleri kurşun karışmış, mürekkebi ıslak / bedava gazete manşetleriyle itelerim küf kokulu rıhtıma ; dokunmadan dokundurtmadan... _zafer miydi bu, yalnızlık? ya da yarış ne ileydi?_ ... ey, hayat! sabahın bu tuzlu saatinde aklım firari uykulu ve yorgunum! yine de, gülümserim...; öfkesini burnundan kusan koca, koca vapurlara ve perde ayaklı martılara... |