YİRMİ BEŞİNCİ SAAT
Tayyareler uçuşuyor kirpiklerimde;
Mahrem düşler görüyorum Günün en civcivli vakti… Adı olmayan kadınlar Çaldırıyor düşlerini. İklimsiz bir coğrafyanın şeceresini tutuyorum; Üstüme başıma bulaşmış Aşk’ın yelloz nefesi. Bir adam peyda oluyor; Ne aklımda gecenin isi Ne de umurumda az sonra Çalacak kurulu alarmın yirmi beşinci saati. Günleri sayıyorum tek tek, Fazla mı ne? Çıkarıyorum takvimden pazartesiyi. Sıkkın pervasızlığı gölgelerin, Soluk teni metruk sessizliğin. Ayları da ayırıyorum bir köşeye Cibilliyetsiz takvimin son yaprağını koparıyorum, Hani olur da kayıp düşerim, Varmadan on üçüncü aya. Bitap düşerim, hem belli mi olur, Sönmezden evvel gözümün feri. Çığırtkan mevsimleri kınarken, Kanarken yaz yağmuruna, Solmaya meyilli gönlün kayıp güncesi. Devrilen yeknesak bir tümce; Devrik koşullanmış o gizli özne, Sevemedim gitti emir kiplerini. Son, diyorum; Bu son! Yine de doyamıyorum aşk’a, Kim bilir; Daha kaç kere öleceğim? |