SEN DERKEN HARLANAN ATEŞTE YANAYİM
Gitmekten korkmam ki
Giderken Ağustosta yediveren gül üşür. Giderken mavi gök huzunlenir. Giderken söylemmemiş sözler ile şiirler okunur.. Giderken toprak karşına bir şebnem damlası düşer.. Gözlerde nem, kalplerde de dilsiz bir çığlık kalır. Belki sabah serçe kuşları sesleri ile yeniden uyanırsın belkide kimi zaman bir kumru konar pencerene. Kim bilir belki dipsiz yanlızlıkların derin uçurumlardan bir şahin’in kanatlanarak ak baba sususu ile amansız kavgasına takılır düşüncelerin.. Belki anlatamadım er meydanında arkadan vurulmalardan ve kanayan yaralarımın acısını.. Boşver, boşver artık kan kırmızısı gül kokulu düşlerin, safran sarısı çınar yaprağı gibi rüzgarda savruluşlarını. Ve bilinmezliklere yol alan şu ömrün yağmalanmışlıklarını.. Kimseye bir şey sormaya gerek yok, katran karası ile sen değilmisin hayat yolunu çizen..? Hanı nevruz ateşi değil, hıdır ellez türküsü değil bu şiirim bilirim... Varsın her nefeste sen derken harlanan ateşte yanayım son rehlesine ömrün... Dedim ya hışşş hadı konuştuma şu suskun ağzımı... ŞİİR Kamil Üci |