Kent, Kuşlar ve Bir...
Kent, Kuşlar ve Bir...
Kırık dökük mevsimlerde haylaz rüzgârlar esince, gecelerim dilsiz olur gündüzlerimse sağır. Yalnızlığın yedi kat mahrem göğünde uçurtmalar, parça parça edilip düşler yağmalandığı vakit, takvimlerin sayfaları kanar düşen yapraklarda. Hadi bir şeyler söyle ister bir Anadolu türküsü, ister Münir Nurettin makamında bir kaç ezgi. Ne bileyim Nazım’dan bir kaç özgürlük dizesi oku, Necip Fazıl’dan Sakarya’nın dalgalarında okşa ruhumu, ya da Yunus ol tasavvufun yelleri değsin kavrulmuş, bozkır kokan sevda susuzluğu yüzümdeki kırışıklıklara. Ömür ne ki yaratılıştan bugüne ne kadar kısa ne kadar acı, hüzün ve tarifi imkansız huzursuzluk dolu. Ocakta küllenmiş hasret dolu bir akşam yanıyor, yanıyor yılların tükenen her bir anı kor alevlerde. Dağlara iyi bak onca ihtişamın ardında kendi başına, kendi başına yalnızlığın girdabında bir yüze hasret. Bir çağa baktım bir yangınlara ve dedim ki; bir gönül yangınında bir çağın yangını ne ki. Çocukluğum tükenip, ilk gençliğim vurulduğunda geriye aklaşmış saçlarıyla elinde bastonu bankta oturan, üçüncü sınıf sigaradan sararmış bıyıklarıyla bir ihtiyar, kalacak kentin sürgün göğüne bakıp bir kaç dize mırıldayan. Kent tükenecek, kuşlar göç edecek ve bir yalnızlık.... coşkun mutlu 01.04.2016 |
Duygulu şiirin güzelliği ilk okunuşta işte bu şiir dedirtiyor…
Şiir tadında kutlarım…
…………………. Saygı ve Selamlar…