Vesvese...
Irzına geçilmemiş bir yaram var şurada
kabuğu kaldır ağzını bas usulca Kaldırımda bekliyor şehir, silah, para ve pul östrojen kokan bacak arasıyla Biliyorum Şiiri savunmanın alemi yok bu çağda. Aleni olanı kimden gizliyorsun ey insan kul görmese hâk biliyor Gece yarısı yastıkta fotokopisi çıkıyor yüzünün yâr ağrısı... Bir mevsim olsan hangisi olurdun diye sorulduğunda ben nevresim olurdum hep sırf çıplak bir vücudu sarmak merakından değil. Naftalin kokulu sandıklara saklanmış bir genç kızın hayalleriyle beraber çürümenin kutsal bir yanı olduğuna... / Çiçekli düşlerin için seni suçlamıyorun seni çiçeksiz bahçelerde çürümeye bırakanlara küfrüm Yüce dağ başında kar kurtlanırda insan yüreğindeki balçıktan kurtlanmaz / Aynı şiirin bilmem kaçıncı tekrarında aynı mısranın aynı hecesinde takılıyor ağzım Daya gögsünü emzir yarım kalmış hüznümü Kanımda kirlenmeye yüz tutmuş çok şeyden sadece biridir yalnızlığım... Birilerinin vesvesesine boyun eğip köşesine çekilmiş bir varlık artık şeytan... Bir mayıs gece yarası titreyerek geçmez hasret şiir dediğin aşktan değil kandan mahsül... Kendinizi nasıl tanımlarsınız sorularına şunları yazmak istedim hep... Memleket gibiyim delik deşik kan kokuyorum Sıcak çorba görmemiş evlerin ramazan çadırlarını bekleyişi gibi bekliyorum gözlerimde bir kadının öpülmemiş kasıklarını... Yedinci gün yedi şiirle yakacağım sobayı harlaya harlaya yoksa üşüdüğüme değil arsızlığımın cürmü büyük Öperek sayabilirim ben kaburgaların arası uzaklığı... / Kayıp kaburgamın hesabını verebilecek misiniz efendim ben bir inkara bulaştım recm edilesi yürek durana değin dolaştım... / |