HANİ OLUR DA...
Kırık tebessümler durağı:
Satılmış hezeyanlardan müteşekkil Ve içli bir kaygının depreştiği tekil haznemin En münferit bildirgesi belki de Gömülü heyecanlarımdan arda kalan Yitik bir tecellide saklı, O durağan benliğim kadar; Tahakkümperver ve gönülsüz sıra dışı Üç beş cümleden sızan saklı bir isyandan da derbeder Issızlığın kıyısında sipere konmuş gönül sesim: Hanidir kırık bir sazın böğründe saklı tuttuğum O isimsiz türkünün seferberlik çağrısı ki Demlendiğim ömrün çatık kaşlı serzenişi, Bilfiil sorgulanmaksa, en alası… Yitik bir mecra belli ki suyu çekilmiş deniz, Yine de boğulmaktan geri duramazken, Kurak ve bakir bir ovanın tabanında Açmak telaşı içerisinde Ne çok boynu kırık çiçek huzmesi, Gölgesinde rahmet yüklü benliğimden sızan Bir yakarışın peyda olduğu kısık bir terennüm, Gel-gidi tümcelerden ki boynumun borcu Kaleme verdiğim hükümden yüreğe dolanan. Niyazı, ne naz ne mütecessis bir teselli; Gömülü iklimlerden yola çıkıp da Rast geldiğim o eşsiz devran: Haznesinde gönül dostu üç beş kelam, Hayli tedirgin imlerden müteşekkil, Ve hayli yorgun bir ömrün atlas yalnızlığında Bağdaş kurduğum o efkârı yâd edip… Yine de söylemedim henüz son sözü: Hani olur da gelir ansızın aklıma Ve sıdkı sıyrılmış bir imgeden çıkıp da yola: Başı olsa keşke tamamlayamadığım cümlenin Ve muzdarip gölgelerden şu sessiz benliğin ikrarı. Doğurgan bir kadın kadar sevgi dolu evrenin Yüzü suyu hürmetine o keramet: Asılsız, beşeri bir aşk yerine baş eğdiğim tek rahmet: Doyamazken aşka ve başım dik, Hanidir aslımı aramaktan bitik; Sadece O’nun indinde bariz ve yitik bir benlik, Gönülde saklı erip ereceğim hidayet. |