- 1126 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜNÜN GÖTÜRDÜKLERİ
Gökyüzünün gri asık yüzü, gittikçe siyahlaşıyor ve hiddetinden gürlüyordu. Sanki damarlarından biri patlamış da durmadan su kaybediyor gibiydi. Yalnız bu durumdan hiç şikayetçi olmayan hatta daha da yağsın diyen biri vardı. O da yolda seyir halinde olan Kazım’dı. Çünkü bir taksici için yağmurlu hava büyük nimetti.
Kazım, oldukça titiz biriydi. Hem taksisine hem de kendine aşırı özen gösteriyordu. Hele kalıp gibi duran saç modeli bütün mahallenin dilindeydi. Rüzgarın saat başı ölçülen en yüksek hızı bile saçlarını bozmaya yetmiyordu. Ona göre tedbiri vardı nasıl olsa. Jöleyi biraz bolca sürüyordu.
Müziksiz yolculuk onun için yavan ekmekten farksızdı. Taksiye biner binmez ilk yaptığı iş radyosunun düğmesini açmaktı. Her zaman dinlediği istasyondan nağmeleri yükselen Ankara havasına ayak uyduran sileceğin ise keyfine diyecek yoktu. Bir o yana bir bu yana ahenkle gidip geliyordu.
Bu arada arka koltuğun neredeyse yarısını işgal eden müşterisi o kadar hareketsiz duruyordu ki sık sık dikiz aynasından yaşıyor mu diye kaçamak bakışlarla kontrol etme hissine kapılıyordu. Bir yolu, bir aynaları bir de müşteriyi takip etmek pek de kolay bir iş değildi.
-Şoför Bey lütfen radyoyu kapatır mısınız? şeklinde ensesinden kulaklarına doğru gelen ince ve çatallı ses bütün neşesini kaçırmıştı. Taksinin asıl sahibinden müşteri memnuniyeti konusunda aldığı brifinglere harfiyen uymak zorundaydı. Ne de olsa ekmek teknesiydi bu sarı kız ve sessizce radyonun kulağını büktü. Artık sadece rüzgarın ve yağmurun romantik melodisi vardı.
Kırmızı ışığa yakalanmadan karşıya geçmek için verdiği mücadele maalesef başarısızlıkla sonuçlanmıştı. İçinden küfürler savuruyordu. Yirmi dakikadır susan kadının:
-Bu zıkkım bu kadar mı açılıyor?
şeklindeki ikinci sorusuna cevap verebilmek için başını arkaya doğru çevirdi ve tekrar aynı konuma getirdi. Kısa ve net bir biçimde "evet" deyip, "Allah’ım sen bana sabır ver. Şu pencereyle zırt pırt oynamaları yüzünden son bir ayda iki kez sanayiye gittim. Hem ne biçim soru bu? Cam nereye kadar açılabilir ki. Elbetteki hareket kabiliyeti de pencerenin ölçüsünce olacak. Hanımefendi benim şu mütevazi arabayı galiba deniz kenarlarındaki boydan boya cam kaplı villalarla karıştırdı. Sormak lazım zatı muhtereme tekerleklere kadar inen camı olan bir taksiyi ömrü hayatında görmüş müdür acaba? Tövbe tövbe." diye söylendi içinden.
Tali yoldan sessiz sessiz ilerleyen, virgül ve nokta molası bile vermeyen düşünceleri iyi ki ana yola çıkmıyordu. Aklından geçenleri müşterileri duysa yüzde yüz bu, mesleki hayatının sona erişi olurdu. Kazım’ın içi rahat etmedi ve "Rahatsızlandıysanız ön camı açabilirim. Ne dersiniz?" diye nazik bir lisanla sordu ama geri dönüşüm kutusuna herhangi bir geri bildirim almayınca camı açma girişiminde bulunmadı.
- Of! Arabanız ne kadar da sıcak. Kliması yok mu bunun?
- Genelde müşteri klima çalıştırmamı istemiyor. Bir de malum klima deponun düşmanı.
Kavşakta yine kırmızı ışığa yakalanmıştı. Müşterin gideceği semte daha önce hiç yolu düşmemişti. Dikiz aynasından kadına bir kez daha baktı.
- Hanımefendi. Ben yolu bilmiyorum. Sağa mı sola mı döneceğim?
- Düz git.
Cevap ne kadar da kısaydı. Dümdüz ilerleyecekti. Esnemeye başladı. Artık usanmıştı. Emekli olup evde keyif yapmayı o kadar istiyordu ki. Gecesi gündüzüne karışmıştı.
- Şoför Bey uykusuzsunuz herhalde. Kaza maza yaparsınız da alimallah. En iyisi ben size sorular sorayım da uyanık tutayım.
Kazım’ın duydukları karşısında birden gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Bu kadın da fazla oluyordu. "Hayır! Siz rahat olun. Ayrıca acemi şoför hiç değilim!"dedi sert bir ses tonuyla.
Sessizlik olmuştu yine. Kazım arkadan gelen Şimdi sola döneceksin. Karşına çıkan ilk köprüden sonra da sağa döneceksin talimatını kafasıyla onayladı.
Neyse ki yağmur kesilmiş ve güneş, yolu pırıl pırıl aydınlatmıştı. Ama birden içine kasvet çökmüştü.
- Allah’ım bu da yaşamak mı? Hayatımın direksiyonu takside müşterilerin,evde ise tamamen hanımın kontrolünde. Kazım! Bayram geldi; eve çikolata, kolonya al. Kış geldi; doğal gaz, çizme vs. al. Yaz geldi; tatile götür. Okullar açıldı; defter al, dershane parası öde.
Takside; sağa dön, sola sap, düz git. Bana da gelenler geldi ama!
Arkadaki müşterinin elini omuzunda hissedince birden frene bastı. Kadının "Çabuk beni indir! Erkenden bu dünyadan gitmeye hiç niyetim yok. Az daha öndeki arabaya çarpıyordun. Bir de usta şoförüm diyordun. Senin gerçekten ehliyetin var mı?" diye en yüksek ses tonuyla bağırmasıyla Kazım’ın canı sıkılmış yüzü bembeyaz olmuştu. Kadın kapıyı açmış ve hızla arabadan gitmişti.
Kazım, "Pardon bayan! Ücreti ödemediniz!" diye arkasından bağırmıştı bağırmasına ama kadın çoktan gözden kaybolmuştu.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Taksicilerin çok zor şartlarda çalıştığı bir gerçek.Yazınızda bunu çok güzel dile getirmişsiniz.
Yalnız bir çoğundan o kadar saygısızca davranışa maruz kalıyoruz ki!
Taksiye binmektense, toplu taşıma araçlarını tercih ediyorum.
Sizin taksici de kurnaz müşteri kurbanı olmuş, gülümseyerek okudum.
Selam ve sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Çok güzel yakalamışsınız...
Mepimiz bu yür taksi sürücüleriyle karşılaşıyoruz.
Bu tür müşterilerle de..
Müşteri olarak olmsa da komşu akraba bazen kendimiz ..
Hizmet sektörü ülkemizde yeterince gelişemedi..
İnsanımızın hamuruyla alakalı bir durum olduğu kanaatindeyim.
Bir akşam annemle taksiye bindik adam takım elbise kravat...
Ağzında kedi karada sakız...Cık cuk..cıtıs pıtıs çiğniyor.
İndim aşağıya..
Abi ne oldu ki? dedi..
" Sen sakızı ye bitir sonra gel bizi burdan al dedim"..Anlamadı.
Anlasaydı şaşırırdım...
Taksi çağırıyorsun valizin var..Şufer içerde bekliyor..Valizi koyasın da ..
Ben öyle olunca taksiden vazgeçiyorum..
Ekmek parası diyerek insanların hayatı ile de oynayanlar var..
Hakikatten bu işin ehli olanlar da...
Saygı ile.
Aysel AKSÜMER
Teşekkürler. Saygılarımla,
Ne zordur insanlarla uğraşmak ve en zor mesleklerden biridir taksişöförlüğü. Hem canları tehlikede, hem de binbir çeşit insanı memnun etmek zorundalar. Taksiden güzel bir kesitti, kalemine sağlık arkadaşım.
Sevgimlesin
Aysel AKSÜMER
konu yine çok güzel anlatılmış,
keyifle okudum, tebrik ediyorum , sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Kadın geleceği yere yaklaşmış nasılsa neden baksın ki :))
Taksicilere Allah kolaylık ve sabır versin.
Bir de dolmuş şoförlerine. Babamdan biliyorum ne zor olduğunu insanlarla uğraşmanın ve yaptığım dolmuş yolculuklarından :))
Çok güzeldi arkadaşım.
Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
her gün iç içe olduğumuz olayları böyle güzellikte sunman her kalemin haddi değildir....kutluyorum saygılar
Aysel AKSÜMER
İyi Geceler Aysel Hanım,
Eleştirimi yaz anlamıyla tıklattığım oluyor. Yine aynı dikkatsizliği yaptım.
Beni bağışlayın Aysel Hanım, yazınız; yazım, anlatım ve pragraf dağılması yönünden uyumsuzluk içinde.
Bunları en kısa sürede aşacağınıza inanıyorum. Çünkü; öyküyü kurgulamanız ve olayları örgüleminiz güzel.
Bunları başardığınıza göre öbürlerini kolayca halledebilirsiniz.
Saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Tam puanımla ayrıldım...(Aşina olduğum kalemleri takip etmek hastalık haline geldi çünkü)
Başarılar...
Aysel AKSÜMER
Ne zaman bir öykü okusam ve çok beğensem hep aynı cümle geçer kalbimden "Allah'ım bize bahşettiğin bu sihir için sana nasıl teşekkür etmeliyiz?"
İşte yine o cümle geçti yüreğimden...
Çok şükür...
Ellere bir hayat bize binlerce hayat veren Rabbime...
Sana ne demeli bilmiyorum ki...Klasik beğeni ifadelerinden geçtik artık.
Herşey iyi gidiyor, herşey yolunda, herşey mükemmel...Devam...
Sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Taksi şoförü = Sabır olmalı, o kadar sinir bozucu insanlar var ki zorla kaza yaptırır.Evimin yakınında bir taksi durağı var.Devamlı çağırdıkça bir şoförle tanıştık ve özellikle onu çağırıyordum.Kızım ilköğretimdeyken bazen okula götürmesini yada getirmesini istiyordum.Bir gün "abla sen bu kızla sakın arabaya binme, sana kaza yaptırır.Vallahi çenesi çok kuvvetli..."demişti.
Her zaman ki gibi güzel anlatımdı.
Sevgiler