- 223 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tüm Işıkları Yak 5
Yataktan irkilerek uyandılar. Aylin Onat elini göğsüne bastırarak sakinleşmeye çalışıyordu. Asaf Onat eşini sakinleştirdi ve çalan cep telefonunu merakla açtı. Asaf ‘Anlıyorum. En hızlı şekilde geleceğim.’ Dedi. Sesinde mecburiyet belirten bir tonlama vardı. Aylin, şaşkın ve geçmeye başlayan kalp çarpıntısıyla kocasına baktı. Sonra yatakta ayaklarını birleştirerek oturdu. Yatak sıcaktı. Zaten yılın bu mevsiminde her taraf sıcak olurdu.
Asaf Onat, Rum yetimhanesini hatırladı. Orada geçirdiği zor ve korku dolu yılları düşündü. ‘Asaf, neler oluyor nereye gidiyorsun?
Asaf, ‘Gitmem gerekli.’ Dedi.
‘Ne saçmalıyorsun sen Allah aşkına! Bu vakitte nereye gidiyorsun? Ne olduğunu anlatır mısın?’
Asaf telefonunu aldığı komidine koydu. O da eşi gibi bağdaş kurarak oturdu. Derin bir nefes aldı. Sıcak hava yerine serin bir havayı tercih ederdi.
‘Öncelikle’ dedi. ‘Vakit kaybetmemem lazım.’ Durdu. Cümleye nasıl başlaması gerektiğini düşündü. Eşinin sorduğu soruları yanıtlamaya karar verdi. ‘Rum yetimhanesinden bir dostum aradı. Oraya gideceğiz. Yeni korku kitabım için bir şeyler bulurum belki.’ Mimikleriyle eşini sakinleştirmeye çalışıyordu. ‘Yazmam için bir konu bulmam lazım.
Mezarlıklarda, korkunç perili evlerde, olur olmaz insan uydurması koku evlerinde kaldım biliyorsun.’ Eşi Aylin’in ellerini avucunun içerisine aldı. ‘Bazen yazarların yeni bir havaya ihtiyacı olur. Yeni bir şey yaşamak isterler. Tıkandım, yazamıyorum diyemem asla ama daha iyi bir şeyler yazmam için korkuyu yaşamam lazım.’ Başını eşinin başına dayadı.
Aslında eşine yalan söylüyordu. Eşini teskin etmek için söylüyordu tüm bunları. ‘Beni anlaman lazım. Bizim afacan yetim tayfasıyla biraz takılacağız. Hepsi bu.’ Aylin eşinin göğsüne iyice yanaşarak onu sarmaladı. ‘Sen öyle istiyorsan…’ diyebildi.
Asaf, sevdiği kadına aldığı telefonun içeriğini anlatamadı. Diğer taraftan eşinin böyle bir durumda ne yapabileceğini düşünmeden edemiyordu. Yetimhanede büyümüş bir çocuktu. Eğitimini bin bir emekle tamamlamıştı. Asker emeklisi, otoriter ve alkolik bir baba ile sürekli eklem ağrısı çeken bir annenin oğlu olarak İstanbul’un varoşlarında doğduğundan beri tam 33 yıl geçmişti. Asaf ONAT sonraki yıllarda art arda önce çok sevdiği annesini ve gazi olan babasını kaybetti.
Babasının askeriyeden bir arkadaşının vesilesiyle 1987 yılının eylül aynında Büyükada’daki Rum Yetimhanesine yerleştirildi. Sonraki yıllarda üniversite eğitimini yapabilmek için Rum Yetimhanesinden ayrılmıştı. Yetimhanedeyken duygusal çatışmalar yaşadığı için depresyona girmiş, annesi gibi eklem ağrıları çekmiş ancak yine de bir asker olan babasının disiplinli eğitimi sayesinde İstanbul Üniversitesi Matematik bölümünü kazanmasıyla birlikte hayatı yavaş yavaş değişmeye başlamıştı. Üniversiteyi bitirip iki yıl kadar asker olarak görev yapmış ve sonra istifa ederek yazarlığa başlamıştı.
Asaf ONAT ilk kitabı ‘Öteki Sevgili’ ile romantizm türünde edebiyatseverlerin dikkatini çekmenin coşkusuyla ‘Mehtap ve Aşk’ ı yazmış ancak bu defa aldığı olumsuz tepkilerle umudu kırılınca yazım hayatına bambaşka bir yön vererek korku türünde yazmaya karar vermiştir. Bir kitap fuarında ‘Mehtap ve Aşk’ adlı eserini tanıtırken eşiyle tanışmış ve aralarındaki duygusal bağın kopamayacağını anlayınca evlenmişlerdi.
Asaf Onat’ın, sonraki yıllarda korku türünde eserler vermesinde Büyükada Rum Yetimhanesinde kalmasının etkileri vardı. Belki de temel neden buydu. Eşiyle henüz bu konuları konuşmamıştı. Belki de konuşmaktan korkuyordu.
Aylin, ‘Asaf’ dedi, eşi daldığı düşüncelerden yavaş yavaş uyanmaya başladı. ‘Aslında, sana anlatmam gereken bazı şeyler var. Geçmişime dair olan şeyler.’ Hala birbirlerine sarılmış vaziyetteydiler.
Aylin, ‘Sanırım bazı geceler gördüğün kabuslarla ilgili şeylerden bahsedeceksin.’ Asaf, eşinin bundan pek haberinin olmadığını düşünmüştü hep. Elinden geldiğince bu durumu hissettirmemeye çalışmıştı. Asaf, şaşırmış gibi yaparak ‘Kâbus mu görüyorum? İnan hiç hatırlamıyorum.’ Asaf yataktan aşağıya indi. Koridorun ışığı yanıyordu. Her zaman yanardı zaten. ‘Büyüdüğüm yetimhanede bir çocuğun garip şekilde öldüğünü biliyorsun. Fakat aslında durum o kadar basit değil. Albert o gece öldürüldü.’ Aylin’in gözleri büyüdü ‘Gerçekten mi? Ama…’
‘Evet, sana bundan bahsetmedin.’
‘Peki nasıl öldürüldü?’
‘Küçüktük, daha yedi ya da sekiz yaşındaydım. Soğuk bir kış gecesiydi. Herkes uyurken Albert bir sebeple uyuyamamış. Kalkmış ve yetimhanede gezinmiş.’ Yutkundu ve anlatmaya devam etti. ‘Anne ve babasız bir çocuğun böyle bir ölüm karşısında neler hissedebileceğini anlamanı beklemiyorum. Ne senden ne de başkasından bekleyebilirim. Olay 4. Kattaki, 5 Numaralı Odada gerçekleşti. Albert’i öldüren kimse onu bir piton gibi sarmalamıştı. Olayı incelemeye gelen polisler nefessizlikten ve iç kanamadan öldüğünü söylemişler.’ ‘Çok feci bir ölüm Asaf’
‘Bu olayı sana neden anlatmadığımı düşünebilirsin. Bunu bilmen gerekmiyor diye düşündüm. O yetimhanede yaşayan her çocuk gibi bizler de bu korkunun üzerini kapattık. Bir daha görmemek üzere. Ama bu ölümün son olacağını düşündük. Bu yüzden böyle davrandım. Yani…’ Derin bir nefes çekti ve devam etti. ‘Şimdi buna benzer bir ölüm daha gerçekleşmiş.’
Yataktan kalkan Aysun, aynanın önünde duran sigara paketini aldı. Sigarayı yakmadan önce meraklı gözlerle eşine baktı. ‘Peki siz ne yapacaksınız?’ ‘Merhaba, biz geldik. Gizemli çocuk ölümlerini araştırıp katili bulacağız mı diyeceksiniz?’ ‘Komik olmayın. Gerçeklikten çok uzak kalıyorsunuz. Hem siz kim oluyorsunuz? Cinayet Büronun isimsiz kahramanları mı?’
‘Offff’ Asaf elini başının arasına aldı. Sigara paketinden bir sigara almak için aynanın önüne doğru yürüdü.
‘Bak.’ Dedi. Çakmağı yakamamıştı. ‘Hepsi benim yetimhaneden arkadaşlarım.’ Sigarayı yakmayı başardı. Ellerini birleştirdi. Sigarayı işaret parmağı ile orta parmağının arasına aldı. Konuşurken sigara tutan elini sürekli sallamaya başladı. ‘Yetimhanedeki zorba çocuklara karşı dost olduğum özel çocuklar. Tabi şimdi hiçbiri çocuk değil. Beni arayan Işık’tı. Numaramı zor bulmuş. ‘Ben Işık Sezer’ dedi. Onu hemen anımsadım. Ama o yine de ‘Rum Yetimhanesinden’ diye ekledi. ‘İşte o zaman bir terslik olduğunu anladım. Karanlık bir sokakta ansızın sokak lambasının yanması gibi. Bizim tekrar bir araya gelmemiz gerektiğini söyleyeceğini anladım.’
‘Yani şimdi sen yetimhaneden arkadaşların aradı diye İstanbul’a gideceksin!’
‘Evet’ Yüzünde korku vardı. İsteksizlik vardı. ‘Bileğimdeki kesik onlara verdiğim sözün mührü gibi. Bir daha o yetimhanede masum bir çocuk ölürse birlikte hareket edecektik. Biz yetim sözü verdik. Her şeyin bitmediği, olayların yenilendiği gün tekrar bir araya geleceğimizin sözünü verdik. O yetimhanede bir çocuk daha ölmesin diye, olaylar son bulsun diye… Sonsuza kadar.’
Aylin bitmek üzere olan sigarasından bir nefes çekti, şimdi daha fazla merakla kocasını dinlemek istiyordu. ‘Neyi sonsuza kadar bitireceksiniz? Gerçekten neden bahsettiğini anlatacak mısın?’ Sigarasını sertçe küllüğe bastı.
Asaf, ‘Bunu hiç anlatmak istemezdim.’ Diye başladı, sonra derin bir nefes vererek sigarasını söndürdü. Yüzünde pişman olacakmış gibi bir ifade vardı. ‘Bana bir sigara verir misin?’ Aylin sigara paketini ona uzattı. Sigarasını yaktı. ‘Albert Planck’ın öldüğü gece ile ilgili bir söylenti vardı.’
‘Ne söylentisi?’
‘O gece 4. Katın koridorunda tek tekerlekli bir arabanın kendi başına hareket ettiğine dair. Korkunç ve zalim biri onu hareket ettirirmiş. O gece uyuyamayan Albert, 4. Katın koridorunda kendiliğinden hareket eden ve herkesin oynamak için can attığı tek tekerlekli arabayı görünce heyecanlanmış.’ Sigarasını yine iki parmağının arasına aldı ve aynanın önünde duraksadı. ‘Gecenin karanlığına aldırmadan beş yalında bir çocuk heyecanıyla o lanetli odaya kadar gitmiş.’
‘Hangi lanetli oda bu?’ Sinirden gülerek soruyordu.
‘5 Numaralı oda. Çünkü başka bir rakam o odanın kapısında durmazdı. Bazen kalemlerle duvarlara kapılara sayılar yazardık. Tüm yazılar kalırdı ama 5 numaralı odada yazılar kaybolurdu. Normalde o odanın numarasının en az 200-206 arasında numara gerekirdi. Çünkü çok fazla oda vardı. Bir apartman gibi düşünürsen ne demek istediğimi anlarsın. En üst katta 5 numaralı bir odanın (Dairenin) olmaması gerekir.’
‘E bu oda bu oda yazıları silmek dışında ne yapıyor?’
‘Sadece yazıları silmiyor 5 rakamı dışında bir rakam kabul etmiyor.’ Sigarasından son bir nefes aldı ve söndürdü. ‘Sanırım 19 yılda bir o yetimhanede yaşayan 5 yaşında bir çocuğu öldürüyor. Ve bunu yılın belli zamanlarında yapıyor.’
Aylin duydukları karşısında hem korkmuştu hem de duyduklarına inanamıyordu. ‘Bu anlattıkların gerçek olamaz. O çocuğu, Albert’i kim öldürdü ve siz ne için söz verdiniz?’
Asaf, sigarasını küllüğe söndürdü. Dumanı üfledi. Eşine doğru yaklaştı. Ellerini ellerine aldı. ‘Orada gerçeküstü bir şey var. Yetimleri öldüren bir şey. Bunu bitirmemiz lazım. Çünkü söz verdik.’
Aylin eşinin boynuna sarıldı. ‘Ben de gelebilir miyim? Size yardım ederim. Seni bırakmak istemiyorum. Anlattığın şey her ne ise beraber savaşabiliriz. Ölmek varsa bile ölürüz.’
‘Gel demeyeceğimi biliyorsun. Bunu aklından çıkar. Rum Yetimhanesi 19. Yılın tekrarına girmek üzere. 5 Numaralı oda korkunç bir yer olacak. Sen burada kalmalısın. Seni bilmediğim bir tehlikeye sürükleyemem.
Aylin, yüzünü eşinin yüzüne kaldırdı. ‘Tamam. Nasıl istersen öyle olsun.’
‘Sakın ben ayrıldıktan sonra peşimden gelmek gibi bir delilik yapma. Söz ver bana.’
Aylin, ağlamaya başladı. Konuşmak yerine eşine sıkıca sarıldı. Öylece biraz ayakta durdular. Birbirlerine son sarılış anıymış gibi. Giden bir sevgiliye son sarılış anında yaşananlar gibi, samimi ve içten sarıldılar.
‘Yola ne zaman çıkacaksın ve dostlarınla ne zaman buluşacaksın?’
‘Bugün ilk uçakla gideceğim.’
‘Tekrar ne zaman dönersin?’
Asaf, bu soruyu yanıtsız bıraktı. Eşini alnından öptü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.