- 376 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ÇOCUKLARIMIZA ANLATACAĞIMIZ ÇOK ŞEY VAR
10 Kasım günü. bütün okullarımızda öğretmeniyle, öğrencisiyle Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunacağız.
Çocuklara Atatürk’ü anlatmalıyız. Onun hayatını ve mücadelelerini anlatmalıyız. Ona ne kadar çok şey borçlu olduğumuzu anlatmalıyız.
Ama on yıllar var ki, Atatürk’ü anarken aynı zamanda içimiz sızlıyor. Biliyoruz ki, bugün ki Türkiye onun görmek istediği Türkiye değildir. Türkiye Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan sapmıştır. Tam bağımsızlık o kadar şehit kanıyla kazanılmışken ülkemiz yeniden bağımlı hale düşmüştür.
Cumhuriyet, ekonomik ve siyasi bağımsızlığına zarar gelmesin diye Osmanlı borçlarını kuruşuna kadar ödemişken Türkiye yeniden boğazına kadar borçlu bir ülke haline gelmiştir.
Cumhuriyet’in halkın alın teriyle kurduğu fabrikalar, işletmeler tek tek satılmaktadır. Bunlar yabancıların ellerine geçmektedir. Türkiye Amerikancanın istilası altındadır.
Atatürk’ün kurduğu Türkiye bu değildi! İçimiz nasıl sızlamasın?
Neden bu hale düştük? Kendine güvenli, onurlu, bağımsızlığı ve cumhuriyeti ile başı göklere değen bir ulus, nasıl olmuş da mısır unu gibi dağılan , tel tel çözülen, ülküsüz,umutsuz, birbiriyle kavgalı bir ulus haline gelmiştir?
Gençliğin önemli bir bölümü, yurt dışına gidip yerleşmeyi düşünmektedir. Ulusu birbirine bağlayan bağlar çözülmektedir, paragözlük, bireycilik her geçen gün artmaktadır.
Kısaca söylemek gerekirse bunun nedeni Sakarya’da dövüştüğümüz ve püskürttüğümüz Batı emperyalizminin adım adım Türkiye’yi yeniden pençelerine almış olmasıdır. Başımıza gelenlerin asıl nedeni budur. Bir Asya ve Doğu ülkesi olan, Bat’ya karşı ezilenlerin mücadelesinde koç başı görevi yapan Türkiye bu durumunu unutmuş, kendini Batı’nın bir parçası sanmış ve Batı’dan medet umar hale getirilmiştir. Türkiye halkı, yönetimi ellerinde tutan zenginler tarafından aldatılmıştır. Hem de Türkiye halkına ideolojik bir boyunduruk vurulmuştur.
Türkiye’nin yurtseverleri, iktidarı kaybetmişlerdir ama her şeylerini kaybetmemişlerdir. Ellerinde daha pak çok olanak vardır. Ulusalcı öğretmenlerin varlığından ötürü okullar da bu olanakların içindedir.
Türkiye Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmiş ve ağır bir barış anlaşması imzalanmak zorunda kalmıştı. Yurt parçaları işgal ediliyordu. Başta da emperyalistlerin her dediğini yapan işbirlikçi bir yönetim vardı. Ancak 1908 Hürriyet devrimiyle yetişmiş, savaş içinde cephelerde pişmiş yok olmamıştır. Aydınları Malta zindanlarına tıkmalar,Kuvayi Milliye önderleri için idam fermanları çıkarmalar, yurtseverlik eğitimi almış bu insanları yıldıramadı.
Şimdi soru şudur: Türkiye’nin üzerine abanan çok uluslu şirketler mi daha güçlüdür, Türk ulusu mu?Ulus güçsüz düşürülmüşse gücünü yeniden nasıl kazanacaktır? Batı’nın hizmetçisi mi olacağız, bağımsız ve onurlu bir ulus mu?
10 Kasımlarda, sınıflarımızda kara tahtanın üstünden bize bakan Atatürk’ün resmi önünde çocuklarımıza anlatacağımız çok önemli şeyler var...
YORUMLAR
Bir ülke düşünün ..İşgal edilmiş, savaşılmış, kurtarılmış ve yeniden kurulmuş el ele hep birlikte...Kadın-erkek , genç-ihtiyar, çoluk çocuk inşa etmişler dört bir yanı..Ve önlerinde de bir lider...
Yıllar sonra kendi ülkesini kuran lidere düşman olan bir nesil...O lideri anlayan ve anlatanlara da düşman....En büyük zulümler yapılıyor kendi ülkesinikuran ve geliştiren lideri anlatana....Hele ki kara tahta başında anlatana uygulanan mobbingi anlatmaya kelimeler yetmez...
Hayali bir ülke olabilir burası, Türkiye değil!!!!!!
Kaleminize sağlık...