- 502 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gömürgenliler-2
GÖMÜRGENLİLER-2
“Nerde kalmıştık?” Gömürgenliler’i Çorak’ta ziyaretimiz... Süt-peynir taze taze. Alıp salamura mı yaparsın peyniri? Yoksa peynir çanağına basıp çömlek peyniri mi yaparsın? Senin damak zevkine kalmış. Koyun südünden yoğurt çalmalı. Koyun yoğurdunun tadına doyulmaz.
Öyledir. Gömürgenliler’in her yıl “Yoğurt Festivali” yapması bundandır. “Silifke’nin yoğurdu” ne çalar Gömürgen yoğurdunun yanında...
Bir daha gelmedi Gömürgenliler. Oğulcuklular otlakların kiralanmasına karşı çıktı çünkü. “Bizim malımız maşımız nirde yayılacak?” dediler. Haksız da sayılmazlardı hani... Lakin köyün eksiği gediği oluyor. Para lazım. Para yok, yapılamıyor. Başka geliri de olmayınca Oğulcuk yıldan yıla geri gidiyor. Gelişip güzelleşmesi şöyle dursun yıl yıldan kötü geliyor Oğulcuk’a. Her bir yanı harap ve bakımsız. Dökülüyor Oğulcuk’un.
Bir de firez (anız) yakmalar var. Ekinler biçildikten sonra kalan artıklar bilinçsizce yakılıyor. Börtü böcek yanıyor. Hayvanların otlayıp karın doyuracağı ekin saçının saplarıyla birlikte... Yaylım alanı zaten sınırlı.
Hal böyle olunca Gömürgenliler gelmez oldu. Yazıçepni (Yaccebni)’nin, Acırlı (Acıllı)’nın otlakıyesini kiraladılar.
Hurşut Can kardeşim koyun yoğurdunu sever. Ben pek aramam da:
“Abi! Acıllı (Acırlı)’ya gidek. Goyun südü alak Gomürgenliler’den.” dedi.
“Olur ey Can! Sen bağlantıyı yap. Uygun bir zamanda gidelim.”
Böylece kavilleştik Hurşut’la. Bizim Osman da çok sever koyun yoğurdunu. Laf arasında Gömürgenliler’den süt almaya gideceğimizi söyledim Osman’a:
“Aman abi... Konuşup bağlantı kurun da öyle gidin. Habersiz varırsanız eli boş dönersiniz. Biz süt aldık. Bizim yanımızda beş- altı araba geldi. Hepsi de randevusuz gelmiş. Süt alamadılar.” dedi Osman.
Ben hemen Hurşut’u aradım. Durumu anlattım. Hurşut:
“Tamam abi... Ben arayım Garip Ahmet’i. Ne zaman dirlerse ona gore gidek.”
Garip Ahmet, Gömürgenliler’in oba beyi oluyor. Muhtar Ferat’ta telefonu varmış. Arayıp bağlantı kurmuşlar. Yirmi kilo süt için olur almışlar:
“Zabah (sabah) saat 10.00’da gelin.” demiş Garip Ahmet.
Hemen ertesi gün sabah bindik Polo’ya. Ben, eşim Peruz (Fatma) ve Hurşut....Düştük yayla yoluna. Kurşunlu Yaylasına. Kurşunlu Yaylası Acırlı’nın batısında. Kurşunlu’nun kuzey yamacı... Yaylaya gidişimiz...Yayla deyince bir türküden bir dörtlük yazmazsam olmaz:
“Yaylaya giderken yolun olurum
Açılmış bahçende gülün olurum
Sen iste kapında kölen olurum
Sultanlık yakışır senin şanına”
Hah...Şimdi kaldığımz yerden devam edebiliriz. Yayla yolu, tarla yolu. Polo’nun altı yere yakın. Polo’ya göre değil. Asfalt arabası Polo. Hacı Röno olsa dağları aşar. Yayla yolunda, tarla yolunda Hacı Röno keklik gibi seker. Bunu bildiğimden, yol durumunu öğrenmek için önce Osman’ı aradım. Osman:
“Yol iyi. Bekleyin ben de geliyorum. Birlikte gidelim.” dediyse de geç kalırız telaşesiyle beklemedik. Usul yavaş ulaştık Kurşunlu Yaylası’na. Gömürgenliler obasına... Tam da süt sağım zamanı. Koyunları koşana vurmuşlar. Yayla güzelleri sağımdaydılar. “Koşana vurmak da nesi mi?”
Koyunları ikişerli sıra dizmişler. Her iki sıradaki koyunlar yüz yüze. Bunları boyunlarından boynuzlarından bağlamışlar birbirine. Sağımda kolaylık. Sağımcıların biri bir sırayı, diğeri öteki sırayı sağıyor. Dolan helkeler, sitiller büyük bidonlara boşaltılıyor. Süt dağıtım noktasında bidonlar...
Bu bidonlardan yirmi litre süt aldık. Bir de beş litrelik yedek kap götürmüştük. Verirlerse Adem’e de süt alacağız aklımızca. Vermediler. Garip Ahmet dedi ki:
“Bu yirmi litreyi araya sıkıştırdık sizin hatırınıza. Başka viremek gusura bakmayın...”
“Eyvallah!..” dedik. Boş bidonu da onlara bırakıp döndük.
Dönüş yolunda Osman’la, Arıcı Adil’le karşılaştık. Sonra Karakoçlu Bünyamin’le... Koyun südüne gidiyorlardı bizim gibi. Acıllı (Acırlı) tarafından da gelenler vardı. Selamlaşıp yolumuza devam ettik. Güzel bir yolculuk sonrası döndük Oğulcuk’a.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.