- 482 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Diktatörler İş Bozar
Diktatörler İş Bozar
Allah’a rağmen Allah’ı destekleme iddiası felakettir!
İdeolojik öğretilerde insanlar, ideolojinin esaslarına adapte edilmeye çalışılır! Öncelik insan olmaz, ideolojinin bizzat kendisi olur! Kişi ideolojiye ne kadar uygun olursa o kadar o ideolojik örgütlenmede yükselir! İdeolojik öğretilerin bir fikir babası vardır! İdeolojiler genel olarak birbiriyle çatışma içerisindedir! Din ile pek sorunları olmasa da dinin ideolojiyi ortadan kaldıracak bir örgütlenme içerisinde olması durumunda ideolojiyi korumak için dinle de kavgaya girilebilir! Diktatörler ve krallar, genel olarak dini savunan konumunda olmayı daha uygun bulurlar ve halkın dine olan bağlılığından da yararlanırlar! İdeolojiler zamanla gelişir! Bir dönem zirvede kalır! Sonuçta eskir ve toplumsal alanın gereklerini karşılayamaz; çöker! İdeolojilerde genel olarak eşitlik, hak hukuk söylemleri vardır, ırksal olanlarında ise bir ırkın üstünlüğü vurgulanır! İdeolojilerdeki “Eşitlik” ilkesi genel olarak uygulamada bir türlü sağlanamamıştır! Onu da unutmayalım!
Dinsel öğretide insanlar, dini esaslara uydurulmaya çalışılıyor gibi bir gayret gösterilse de asıl istenen otoriteye itaattir! Bu itaat, ilahi bir şekilde sağlanır! Aslında dini esaslara uymayanlar, hatasını bilir ve otoriteye itaat ederse sorun çıkmaz. Hatta “Günah çıkarmak” dini otoriteye verilmiş bir ayrıcalık olarak görünür! Suçluluk, yetersizlik bilinci ile yaşaması ve itaat etmesi, otoriteden korkması yeterlidir! Ümit ve korku arasında…
Dinsel öğretilerin eski kaynakları “İnsan ilahlar”, firavunlar ve eski ilah-ilaheler; hatta bunlar ailece ilahlığını ilan ederler! Yarı ilah olanları da bir ilahın evlendiği sıradan insana atfedilmiş! Başka ayrıntılar burada gereksiz!
Sonraları bu semavi dinlerde Peygamber aracılar şeklinde yerleşir! En sonunda son peygamber ile bu dönem tamamen kapanır! Dinsel öğretilerde kaynak kişinin, kendine ve ailesine bazı da ırkına sağlanan ayrıcalıklardan kutsal kitaplarda da geçer! “Seçilmiş ırk” bazı da “Seçilmiş ayrıcalıklı aile” tabi ki doğal olarak “Seçilmiş kişi”! Dinsel öğretilerde bu öğretinin yayılması bir vazife olduğundan bu vazifeyi insanların iyiliği için kutsal amaç olarak yapanların da ihtiyaçlarını toplum rızasıyla karşılamak durumundadır! Zaman içinde bazı toplumlarda, toplumun genel rızasından ayrılıp kurumsallaşır ve önceleri yardımlaşma esasına bağlı olarak karşılanan ihtiyaçlar, kurumsallaşır!
Günümüzde; kişiye bağlı inanç sistemi, bu zamanda mümkün olamaz! İsa, Musa, Muhammet (Sav) gibi büyük zatlar, bizzat kendileri halkın önüne çıkmayacağı için bu mümkün olmaz! Onların öğretilerine dair kaynaklar ise zaten krallar, halifeler ve egemenlerce eksiltilip, ilaveler yapılmış, tahrifat olduğu kabul edilir! Zaten bu nedenle Tevrat’tan sonra diğer kutsal kitaplar gelmiş! O kişilerin sözleri (Hadis) leri de çok fazla eklemeler ve eksiltmelere maruz kalmış! Bunun çalışmaları yapıldı; sayısız (tahmini 1.500.000) hadis içinden 400 bini incelenip 20 bin kadarı seçilmiş! Bu seçim ne kadar isabetlidir; o seçen kurula görecelidir! Ama şu var; elde kalanlardan çok iyi bir seçim yapmış, eklenenler ayıklanmış olsa bile silinenleri geri getirmek mümkün değil!
Son tahlilde; diktatörler işi bozar! Hem dini, hem ideolojiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı seçen bu diktatörler! Öğretilerdeki tüm amaçların baştaki lidere itaat ile sağlanabileceği şeklinde inanç oluştururlar! Bunu bazı kendileri bile yapmaz! O diktatörleri zavallı toplumların başına geçiren egemen toplumlar bunun alt yapısını da destekler! İşleri bitince de sifonu çekerler!
Şeytan’ı saklandığı ayrıntıda fark eden kendini de topluma da fayda sağlar! Şuurlu izlenirse zaten Allah, bize her şeyi çok açık gösteriyor! Orta Çağ aklında kalmış, Orta Doğu diktatörlerinin peşinde sürüklenen toplumların içler acısı halini Allah biliyor ve öyle olması gerektiği için buna müsaade veriyor! Mutlak ilahi adalet tecelli ediyor! Din ve mezhep kavgalarından beslenenlerin hazin sonlarını da Allah belirliyor; bu iddiama destek açısından Kuran’dan süzülen “Münafıklar bahsi” ni de eklemek isterim.
Allah’a rağmen Allah’ı destekleme iddiasının hazin sonunu görmek açısından…
Bediüzzaman, Sait Nursi der: "Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada(Orta Çağ) durduran ve tevlaf eden altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır: 1. Ye’sin (ümitsizliğin) içimizde hayat bulup dirilmesi. 2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi. 3. Adavete muhabbet. 4. Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nûranî rabıtaları bilmemek. 5. Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat. 6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek." Şeklinde anlatmış.
1- Ümitsizlik hastalığı; insanlar kendilerinin bir birey olduğunu bile kabul etmiyor ona buna yalakalık edip yaranarak yaşamayı seçmiş Kendinden ümidini kaybetmiş!
2- Doğruluğun siyasette ölmesi; siyasilerin yalanlarından ayan; yalan siyaseti son döneme damga vurdu!
3-Kine muhabbet var, düşmanlık söylemlerine muhabbet; inananların birbirini kafirlikle suçlaması ki bu en dehşetlisi günümüzde görülen hal!
4- Ehli imanı birbirine bağlayan bağları bilmemek; sanıyorlar ki mezhep kavgasıyla birbirlerine bağlanacaklar! Hayır mezhep kavgası başka paralel kavgaları da doğurur!
5-Baskı ve zulüm; siyasi baskılarla insanların yönlendirileceği sanısı var! Baskıyla insanlar münafıklığa itilir oo da iç çekişme şeklinde ortaya çıkar. Birbirlerini lanetlemeyle açığa çıkar!
6-Tüm himmetin şahsi menfaate harcanması; bu da öyle bir felaket ki şahıs tüm gücüyle para ve mal ve haksız kazanca meyleder. Tüm kutsal değerlerini para, mal ve menfaate satar bunun literatürdeki yeri Dünya için Ahretin satılmasıdır!
Ayrıca Bediüzzaman, Avrupalıların maddi alanda ilerlediğini yukarda söylemiş bu anlamda Atatürk’ün Batı’ya yönelmesi o zaman da doğal karşılanmalı!
Selametle;
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.