- 1179 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Köy İlk Okulunda Müfettiş Gelir
Müfettiş
arada bir “mü(f)etdiş geldi” diye
okul çağındaki herkesi
sınıflara doldururlardı
bi(r) sıraya üç kişi yerine
dört-beş kişi oturttururlardı
“mü(f)ettiş bir şey soracak” endişesi
soluğumuzu keserdi
heyecandan kalbimiz duracaktı
ö(ğ)retmen azametle cept(v)elini sallardı
“- mü(f)ettişin sorduğunu bi bilemen de!
ben size sonura sorarın
ananızdan emdiğiniz südü
burnunuzdan getirmezsem n’olayın” diye
tehditler sıralardı,
yüzümüz kızarı(r), soluğumuz daşardı
“-acaba öğretmen okulunda
bunları mı öğretiyorlardı”
“-işaret etmesiynen barabar
hemen ayağa gakın
isminizi
soy isminizi söyleyin
özellikle bana
“-ismin ne derse ne deycen”
“-………..”
“-İbrahim,
bak sakın İrbem, İbrem, İbirem,
İbirahim, İpirahim, İrbeğem, İrbahim,
İpram, ibo, iboş, ibiş filen dersen garışman”
..
“-neymiş”
“-İprahim!”
“-o gadar da sert deği(l)
güzelcik: İb ra him neymiş!”
“-İbrahim!”
“-haah! böyle işde”
“-senin adın ne”
“-cavit”
“-senin”
“-sefer”
“-senin”
“-mammer”
itiraz etti gene
“-muammer”
arkadaş tekrarladı
“-muhammer”
“-muammer”
“-muammer”
“-senin”
“-marem”
“-muharrem”
“-muharrem”
“-senin”
“-melat”
“-melahat”
“-melahat”
“-…”
“-a(y)şecik”
onu da düzeltti herkesinki gibi
“-ayşe”
…
“-neymiişş!”
“-aşee”
“-ay.. şee”
“-ay şee”
“-senin”
“-seren”
“-gülseren deycen”
“-senin”
“-hariye”
“-hayriye”
“-hayriyye”
“-hayriye”
“-hayyriyye”
…
sınıfta “tıss” yok
“-senin”
“-halil”
“-senin”
“-salim”
“-selim deycen”
“-selim”
“-senin”
“-gülüş”
“-gülafer deycen”
“-güllaferr”
“-gü la fer, de bakayın”
“-gülafer”
gözüyle işaret etti
“-sadet”
“-sedat”
“-se’dat”
“-senin”
“-ırafiye”
“-rafiye”
“-rafiye”
“-irecep”
“-recep”
“-erecep.”
“-recep”
“-recep!”
“ırafiye değil rafiye
irecep değiill, recep!
ısmayıl değil ismail
ilahana değil, lahana
iliğen değil, leğen”
“pekiii”
…
“-bobanız ne iş yapıyor derse
sakın ha! ileşber-,mileşber deme(yi)n,
çiftçi de(yi)n!”
…
ba(ğı)ralak
“-neyimiş?”
birkaç ağızdan “-çivtci”
adam hiddetlendi,
hiş de öle horata eder hali yoğudu vallahi billahi
“-neyimiişş!!”
bu defa hep beraber var gücümüzle biz de bağırdık
“-çivtciiii!!!”
…
“-neyimiişş!!”
bu defa daha da gür
“-çivtciiiiii!!!”
…
soluğumuz daşdı-tükendi
“-gözünün içine bakın”,
……….
“-sert cevap verin”
…….
“-efendim de(yi)n”
……..
“-evet ya(hu)t hayır de(yi)n”
“-ı - ıııh”,
-“cık” yok
…
“-hı hı”
..
“-heye” derseniz canınızı alırın
eşşolu eşekler..
-“heye” yok,
emme ille ‘buyur’
“buyur” dey(e)ce(ksi)iz tamam mı?!”
zopaynan tayin ederek
kısım kısım ama herkese mutlaka tekrarlattı,
“buyur!!!”
“buyur!”
“buyur!!”
dönü bütün sınıfa
“-neyimiş”
sınıfcak bağırdık
“buyuuurrr!!!!!”
“-sorusu olan var mı?”
baktı hiç birimizden “tıss” yok
bu defa teker teker hepimize “evet” dedirtdi
“evet”
“evet”
“evet”
“evet”
“evet”
sil baştan cepd(v)elinen işaret etti
kimi gösderttiyse
“hayır”
“hayır”
“hayır”
sonra bütün sınıfa sordu aynı soruları
hep bir ağızdan bağırdık
tahtaya yazdıklarını,
sopayla gösdertdiklerini
……..
“buuyuuurrr!”
“evvveeeeet!”
“çivtciiii!”
“güllaffeerrr!!”
“hayriyyyeee!!”
“ibraahiiimmm!!”
“raffiyeee!!”
“recep!!”
“eveeet!!!”
“buyuuur!”
“çivtciii!”
“hayııırrr!”
ömrü hayatımda ikdiba o ğün
camiden başga yerde de
ülöküs yandığını gördüm
garannık basdıgdan çok sonura çıkdık nekdapdan
terefiden da(ğı)lıyo ğibi..
tenefis etmeden sahatlarca...
“-annadınız mı?”
“-evet”
“-annadınız mıııııııı?”
“-evet ö(ğ)retmeniiiim”
“-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye
kafasını salladı kaşlar tefa
her ihtimale karşı bir sıra dayağından geşdik..
yetmedi yaşından
uzunundan
zertinden
galınından
hemi söğüt, hemi de gavak dalı kesdirtdi
mahanaya filen gerek duymadan bi-kaş gişide denedi
bazılarına bireş daha şiddetli oldu emme
olacağ o gadarlık
dünden ırazıydık valla
valla billa şartlar şartossun
sonura öretmenimiz birden durup; annını şamarladı
“heyvaaah” dedik, hep birlik
“kimin o(ğ)lusunuz”
“kimin gızısınız” derse ne deceniz
“sen” dedi
Sâdet
“-bobamın oluyun”
tam gafasına “eşek daya(ğı)”nı indirceğdi ki, vazgeşdi
Hariye
“-bobamın gızıyın”
Sevim
“-muhtar Gara Amadın gızıyın”
melat da onara uydu
“-gayfacı Alibe(y)nin gızıyın”
Şayetse
“Devriş’in kızıyım”
adamın yüzünde en ufak bi memnuniyet yok
bilemediler demek ki
belli belli besbelli..
maazallah sıra gelir
bana sorarsa hazırlandım
“dedemin o(ğ)luyun” decen
birden yumuşadı adam…
yazzık, valla!
insanın içi “cız” ediyo acıyoru töbossun
zavallı o gızgıyla sıra dayağı atmaktan
birilerini, özellikle daha çok dövmekten
horsasını alamayıp
hazırolda bekledip de gerneşip arkadan
haşin bir tepmeyle kıçüstü düşürmekten
vazgeçti,
daha evel hiş duymadığımız ve hatda
ona hiş yakışmayan çok yımışak bir sesle
“arkadaşlar”
hidayete mi erdi ne..
acaba muhtar mı geldi
yonusa bekçi mi
candırma mı geldi
öle ya hu fakıt olmuş
analarımız-bobalarımız mı göründü
acabına ola herkeşin dede-ebesi,
köylü basgına mı geldiydi ki
bi tefa kesin Felek Haceri
Dal Güllü, Mevevşe
çocukları olsaydı Deli Gelin
hayırdır işallah..
“madem öyleyse her gün gelseler ya”
emme Deli Mamıt da gelir
“eti senin kemiği benim Hoca” der
neyise gısa kesen adamcaz yımışacııık
“-arkadaşlar..
çocuklar,
babanızın adını söyleyeceksiniz
muhtar,
bekçi,
çoban yokk!!
muhtar değil.. Ahmet Altınay
bekçi değil, Bayram Çay
Yan Efe olmaz, Mustafa Alacan
hademe değil.. Gafar değil.. Hasan Küçükçapraz
Akmemedin İbirem değil… İbrahim Karakurt
Bobuş değil.. İsmail Kirpi,
Mamaş değil Halil Gökaslan
Topal Ismayıl yok.. İsmail Avcı
Akgulak değil, Osman Sümbül
Semerci değil, Mustafa Şen
Dal Memet değil, Mehmet Yıldız
Goziroğlu olmaz, Ramazan Çay
Macaroğlu olmaz, Abdullah Çark,
Macar Apdıllası yookk, Abdullah Çark
tamam mı Halil!
“-evet örtmeniimm!!”
vay anasına
ne zaman öğrenmiş herkesi biliyor vallaha
“hemi de adamların soyadını nerden biliyo kii”
bana bakdı
Hacımemetolu Hacımemet değil Yıldırım Çelikli
tamam mı ibirahim”
hiç düşünmeden
“-evet öğretmenim”i yapıştırdım
sonura kendi kendime
“Allah Allah niye ki dedim
Ildırım da ne ki..”
adam essah demiş, öleymiş
bobamın adı Yıldırım’ımış..
nayetinde kime cepdelinen işaret ettiyse
kitap harfleriyle bobalarımızın adını dedik
bobamın adı Hacı Mehmet değildi
Yıldırım Çelikli,
Cavidin
Mehmet Yıldız,
Irafiyenin
Mustafa Şen!
yıllardır semerci aşşa
semerci yokarı
hakket len gozir, gucur ne ki
anam tembihlediydi
“avilden emmi olmaz
arif emmi deycen”
niye?
ne bileyin ben..
neyse sadede gelelim
işin aslı ne yaparsak yapalım,
ne edersek edelim
ne cevap verirsek verelim
müettiş gadak her şeyi bilebilecek değildik
naçar daha sert bir sıra dayağından geçecektik
ben bilsem başgası bilemese de
köylük yerde bu böyle
“Cöbe, Keklikolu, Çolak Mercen
ne ğözel şe(hi)re göşdüler
çocukları gurtuldu müetdişden
hinci ben bobama ne deyen
ne hayır bekler ki köyden
neye gorkar kı şeerden”
isdermin hinci
mesela meetdiş adımızın manasını biliyosa
çıra ğibi cayır cayır yandık,
kurtuluş yok..
bu yıllardır böyleymiş
adam adını sorarımış
şükür adımız “amat” deği(l)
hani “gaz” demek, “angut” demek ya
mesela ben adımın manasını biliyon
“peygamber adı” deycen amma
ya müetdiş adımın manasını yannış biliyosa
yani metdiş derse ki ibirahim peygamberin adı ne demek
işde o zaman yandım..
hemi de maşala ğibi valla,
bobam bunu neye belletmedi ki
ya öretmene ne demeli
hani biğün öretmen Bobuşun Kezbana
“keziban” ne demek dedi
ne bilsin gızcaz,
kızardı bozardı
“bilmeyon öretmenim” dedi
Kezban’a “yalançı” dedi öretmenimiz
o da “valla billa yalan deği(l) öretmenim
adım keziban” dediydi
hakır hakır gülüşdüydük..
ordan biliyoz,
valla hepiciğimiz biliyoz “kezban yalançı” demek,
ıramazan da “oruç” demek
ya metdiş başka biliyo(r)sa,
amma gel-gelelim; cavit ne demek
halil ne
selim ne
ırafiye ne
irecep ne!
onnar ne bilecek adlarının ne olduğunu
hemi de bilseler ne
metdişin bildiği gibi değilise bildikleri
hu bi keş gün bi geçse de
get nalet ossun
ne dayak yeyceğsek yesek de
başımıza tebelleş olan hu mü(f)ettiş kabusu bi bitse
ürüyalarımıza giriyo töbossun ya
de(h)şet bi izdirap
ilanlı guyuya düşmüşüz gibi
ermanı-yonan mezaliminden galır yanı yok töbossun..
yok kelp olayın..
valla da yok
talla da yok
üürüyamıza girdi döyüs
gün boyu tekrallatdıklarını tekralladık
“çivtçi, evet, buyur, hayır, ibrahim, sedat, hayıriye”
“-annadınız mı?”
“-evet”
“-annadınız mıııııııı?”
“-evet ö(ğ)retmeniiiim”
“-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye kafasını salladı
gene sıra dayağından geşdik..
elbirlik
gene bazılarına daha şiddetli oldu
zabbaha gadak
onun yetmediği yerde
aldı metdiş kımçıyı
beğenmedi, öretmene nacağınan
daha böyüğünü kesdirtdi ba(h)çadan
verdi vurdu gafamıza gafamıza
arada bi fırsatını buldukça endirdi öretmene
gafasına, gözüne, gıçına, sırtına
muhtar geldi ona da
ne bekçi
ne candırma dinnedi
zabahı zabah etdik valla
herkeş ponturunu yudurttu o zabah
mendil, yakalık, garalık, evödevleri
hepiciği, hepiciği
tam tekmil evelallah
hiş kimse geş galmadı,
n’olur nolmaz maazallah..
“-inşallah bir taha gelmez mü(f)etdiş”
“- bobama deyen de biz de göçelim
bak Turgut ıp-ıra(ha)t.. Senget’de
Cöbenin Hatma Yalavaş’da
“-hay müetdiş gibi gelmeden gedesice
………..”
kökü kökme(ği) kesilesice
olmadan gedesice
sürüm sürüm sürünesice
..
“-yau devlet bu mü(f)etdişi neye
ğönderi(r) ki
yani; sanki o bi ğünde
her şey tamamlanmış mı olacak
hemi de mü(f)etdişin her şeyi
tastamam bildiği ne malim
mersela biz de onu imtam etsek
mü(f)etdiş tam puvan alabili(r) mi
mü(f)etdiş her şeyi bilebili(r) mi
mesela köyden kaş gişi asger,
Bobuş Emmi kaç yaşında,
mayışı ne zaman alıyo
Deli Yakıp esgerciği ne olalak, nerde yapdı,
kimlerin “Sefer görev emri” var
bi evde iki goca-ğarı kim,
Yakıp Hoca nereli,
Sarı Mamıdın Halis nerdeydi, nere tayın oldu
gerçi bunu ben de bilmeyon
önemli de deği(l) emme
maksat soru sormağısa de(ğil) mi?
hemi de onun sorcağı çok mu önemli
hayatta hankı işimize yaraycak
mesela İsdambolun fet(h)ini bilemesek
elimizden geri mi alacaklar..
bizim dö(v)letin işleri işdee..
doluya gorsun almaz
boşa gorsun dolmaz
ne demeğise..”
dö(v)let bi adamı durduk yer de mi
bu me(v)ki-makama getiriyo
helbet vardır bi bildiği..
dö(v)letin işine garışmaya bakma
hanı Nasretin Hoca bi cevizin altında
sele-selpe yatıyokana
aklına ğelmiş, “hey Allahım” demiş
“yerdeki kabağa baak
gocaman ağaşdakı cevize” demiş de
başına okardan bi ceviz düşünce
“Allahım sen netçeni bilisin” demiş ya
devletin işine garışma bobam sen neneceen”
öretmen mi yollamış
ye daya(ğı) otur aşşa
metdiş mi gelmiş
kırk yıllık ileşberi çivtci et
sen sağ, ben selamet
gerisinden sana ne boba!
neyise de
yani valla alakası yok …”
“-işi gaydı olmayan adamı ö(ğ)retmen et ver mayışı
bireş torpilı olana mü(f)ettiş de
olmadı ormançı”
…
“-torpillilere mayış ba(ğ)laca(ğı)na
devletisen sen önüşlük
köye bi adam gibi öğretmen yollasan ya!”
çok şükür bin şükür “ya öretmen yerine
mü(f)etdiş yollasaydı köye”
dee(ğil) mi
gene de…
verilmiş sadakamız varımış
adam ileşberin ettiğini dutduğunu yemeycek baksana
ille ona özel bi “civtci” olacak
dedik ya verilmiş sadakamız varımış
ö(ğ)retmene gurban olasın
varsın her yanımızı çıbartsın,
cicik et etsin boba!
şükür emrine”
“-hepimizde bir endişe
acaba “müettiş ne sorar”
biz nereden bileceğiz soracaklarını
ömrü hayatımızda
daha önce bi mü(f)etdiş mi ğördük
yenir mi, içilir mi
ne boka yarar,
gelmese olmaz mı..
Adımın ibirem olduğu gibi eminin
Hiş bi Alla(hı)n gulu mü(f)ettişsiz uyumadı
o zabah hiş kimse geç galmadı
köycek müettişe hazırıdık
kimse küçük çalı,
az odun getirmedi
kimse yakalıksız,
karalıksız,
mendilsiz gelmeyi
kesilmemiş tırnaklı
sökük yırtık
yuncak, çamırlı pappaynan
ödevini yapmadan gelmeyi
çıkıntılık yapmayı göze alamadı
göze batmayı
şimşekleri üzerine çekmeyi
göze alamazdı, alamadı..
hacı uğurlamaya gelmiş gibi
cenaze namazı gılıyomuş gibi
melaikede gusur varıdı
bizde yoğudu sanki
mü(f)etdiş bobamdan daa mı eyi odun eder
mü(f)etdişin çocunu da mü(f)etdiş mi okuduyodur
mü(f)etdişin bobası da odun kesiyo mudur
mü(f)etdiş görenin boyu uzar mı
mü(f)etdiş görenle-görmeyen bir olur mu
nasibimiş biz de ğördük
çok şükür, bin şükür
hakgatan iri-yarı bi insan azmanı
yanında Necdet Tosun halt etmiş
emme sert bakışlı
gür-çatık kaşlı bir adam,
babacannıg ne arar
işallah bizden yana bakmaz
“-titireyoz valla”
….
“-diz bağlarımız çözüldü”
mü(f)etdiş!
gonuşunca gülesimize getti
emme nası gülcen
sesi kısık, cılız, görseniz garı ğibi
emme hinci vakıt o fakıt deği(l)
Türkiyenin Başşehri?
İreys-i Cumhur?
Başbakan?
Milli Eğitim Bakanı?
Cumhuriyet Ne Zaman Kuruldu
Atatürk Ne Zaman Doğdu?
Nerede Doğdu?
Atatürk’ün Annesinin Adı
Atatürk’ün Babasının Adı
Türkiyenin Yüzölçümü
Komşularımız
En Büyük İlimiz
En Kalabalık Şehir
En Büyük Göl
En Uzun Irmak
….
…
…
…
sorduklarını bildiğim için olsa gerek
adam benimle ilgilendi
“-aferin delikanlı adın ne senin bakıyim”
“-kimin benim mi”
adam başını salladı
“………..”
“-İbrahiiiim”
iyi ki öretmiş öretmenim
(elhamdürüllah şükür)
ne sorarsa sorsun bobam evelallah”
çivtçiyi filen de hep biliyon
“-soyadın”
“-kimin benim mi”
“………..”
gene başını salladı
“-Çelik”
..
“-peki kaç yaşındasın İbrahim”
“-kim ben mi”
“………..”
gene, “hı hım” dedi
“-dokuz” dedim
“-okuyacaksın değil mi İbrahim”
kararsız kaldım,
öretmen bunu belletmediy ki,
ne demem ilazım hinci,
“hı hı yani “evet” decen de..
ya yazarsa..
bobam da yollayamazsa,
o zaman! bobamı dama dıkarlarsa
bobam dedemden yeni ayrılmış..
ortakçı olcaz dedeme
halı file de dokuyoz anamınan emme..
bobamı mükellefiyete sokmayan hinci”
yutkundum!
usulca..
“-bobam bili” dedim
“-afferin delikanlı, ama
sen de bilmelisin, istemelisin”
…
“okuyunca ne olmayı istiyorsun bakıyim..”
“iyi ki bobam öretmiş valla
“-hoca” dedim
bazı bazı yolmaya gederkene bobam derdi..
“-cumayları.. hubbaya bi çıkacan
“ey cömat-ı müslümin.
ey ehvanı din” deye bi hubba edecen,
içi titreycek herkesin..
uyutmaycan cömatı
ülen bu hoca kimin o(ğ)lu deycekler
“Okar Tırtarlı Hacımemetolunun o(ğ)lu”
“haram yemen” deycen
“anaya bobaya üff dedirmen” deycen
“işgi haram”
“gumar haram”
“zina haram”
“fayız haram”,
“orucunuzu dutun”
“namazınızı gılın”
“yetim malı yemen” decen..”
“-o zaman okuycan,” dedi müetdiş
“ilk önce, ortaokula, sonura İmam-Hatıba”
“-Guran Gursuna ğetcen” dedim
“-neden” dedi gülümsedi adam,
eğildi başımı okşadı
“-Köse Emminin Abdılla orda okuyoru
ben de onun gibi mazin olcan”
“-Abdullahın sesi güzel mi bari”
“-hu civarda onun gibi
gıraatı gözel olan yoğumuş
herkeşler öyle deyoru”
“-yok sen müezzinliği boşver,
herkes müezzinlik yapabilir
sen imam-hatıp mezunu olacaksın,
ilahiyatı bitirmeden de
sakın kürsüye çıkayım deme”
..
“tamam mı İbrahim”
“tamam” dedim, mezbur
“bu mamir gısmı hep böyle bireş tühafdır valla
sanki okulun sabısı gibi ireklam ediyo
beni bobam okudacak
parayı veren çalar düdü(ğü)
imam hatıp da okursam parayı senmi verecen”
..
“yarım dokdur candan
yarım hoca dinden eder değilmi çocuklar”
bütün sınıf canla-başla bağıralak
“evveeettt” dediler..
……..
“-Peki baban ne iş yapar İbrahim”
hele şükür,
işde öretmenin öretdiği can alıcı nokdaya ğeldik nayet
(onu bilmeycek ne var canım)
“-kimin benim mi”
“hı hımm” dedi
..
“en eyi bildiğim şey
öretmenim öretti ya
çok şükür, bin şükür..”
..!*”?
de (hhh)!
daha demin dilimin ucundaydı
da (hhh)!
hay anası (hhhooouuuuuuuffffff)!..
neydi o meret
o şeyi hatırlayamadım”
“………..”
öğretmene baktım
gözler çelerik ,
kaşlar çatık
baş sağa-sola, sallanıyor
dudaklar büzük
yumruklar sıkılmış..
hay o soruları da bilmez olaydım
bak hiş bişi bilmeyenner
ıpıra(ha)t oturup duru
gan beynimden fışgırcak
ter sırtımdan boşandı
neydi yau
öretmen,…. dudaklarını büzmüş, kaşlarını çatmış
çevreden en ufak bi yardım aradım
herkeş idam mangasının hedefiymişcesine
perişaaann
(neydi o nalet olası) umut yok.. yok
neydi o anasını… *”!
kimsede bi gaynaşma
bilgişlik taslama
“bak İbrem bile bilemedi ben biliyorun”
horazlanması yok
hay ben de bilmeden gedeydim
aklıma “ileşberden” başka bir şey gelmeyo
varısa da yoğusa da “ileşber”
yok gardaşım başga bişi yoook
adam bekleyo
“-yavrum baban yok mu”
“-kimin benim mi”
“-……
hı hı”
“-vaaar”
…
“-peki baban bir iş yapmıyor mu”
..
“-ba b b aaam ……..”
yapmaz olur mu
şimdi kahvededir de
“-kahvede” desem kahveci sanacak
ya da gumar oynayyo demiş olcan
…
“dağdan odun keser” desem,
ağaçları mı kesiyor diyecek
..
nadas eder deseeem
“nadas nedir” diyecek
işin gücün yoksa anlat gari
sabanı,
övendireyi
öküzlerin ne ediğini,
küspeyi
burçak, fink gırmasını,
geçen senenin anızını,
sulak daban tarlaların nadas yerine
fink, kelek ekildiğini
bizim öyle tarlamız olmadığını
taha doğrusu hiş tarlamız olmadığını,
“bobalı o(ğ)lanın
malı maşatının olmaca(ğı)nı”
dedemin tarlalarına ortakçı olduğumuzu
ooof off
öküz güder desem “çoban desene” diyecek
köyde her zaman her iş yapılıyor da
ileşber demek yasak
odunculuk değil,
nadascılık değil,
çobancılık değil
neyidi bu!
anasını …
avradını
ezzatını
……….
çattık belaya yau,
meetdişde ki de soru mu hinci
köyde sanki memurluk mu var
öyle ya babam müdür,
dokdur, polis-çavış filan olsa
köyde ne işimiz var
hoca değil,
muhtar değil,
bekçi değil
çoban değil,
..
galayçı, berber, saltıkçı,
semerçi, nalba(n)t değil
onnar şeerden geliyoru zati
bizim de şeerli halımız yok
öğretmen çocuğuna benzer durum asla
“ortakçılık” desem olmaz
dedemden yani ayrıldık
yanisi şu ki;
daha ortakçılık başlamadı
“zati öküzleri vermezse
bu iş yatar” deyo bobam,
halalarımın “gönü olmaz” deyoru anam..
hay bu ileşberliğin..
değil de ötekinin..
adam da beni bir göz hapsine almış ki
soluk alamıyorum,
şakaklarımdan aşşa(ğı) ter boşandı
sovuk sovuuk.. ooofff
ne olursa olsun anasını satayın
babamın yıl boyunca olmasa da
yaz boyunca, her fırsatta
pirinden başlayıp, yeline
ya(ğ)mır dovasından başlayıp seline
kadar sövdüğü “ileşberlik”ten başka
aklıma bir şey gelmeyo
bunu arkadaşlarım da benden beklemeyo
amma naçar en sonunda
ne olusa olsun anasına satayın
öyle de böyle de sıra dayağından geşcez nasıl olsa
sayemde arkadaşlar da..
emme mahanası ben olmuş olcan işde..
yüzüm kıpkırmızı
hay yer yarılaydı da içine gireyddim
meyuuus ve usulca
“-ileşber”dedim
sırtım üşüdü,
gışın dağda hatıla düşmüşün gibi
ala-ıslak titredim.
hinci bile içim titiredi valla..
“-ileşber”dedim ya…
betim benzim atdıı
sesim soluğum getdiii
ağşamüstü ilamba pacası gırmışlayın
yedi gat yerin dibine girmiş vaziyette
bütün sınıf perli perişan,
öldük öldük getdiiik
sıra dayanı peşin yediğimiz uçu bizi
bu sefte kesin bizi daha böyük bi felaket bekleyoru gari
amma ne..
ö(ğ)retmen ebi-cetti yasakladığına göre
me(üf)etdiş kesin bundan nefret ediyo olmalı
ya bi ileşber tarafından başına bi iş getirildi, kimbili
ya da güce filen mi görüldü ki
yazık.. yaa!! kimbili neye tisgindi
gariban..
elhasılı kelam, biz fücceten .oku yedik..
isder misin hinci
üsdelik öretmen de dahil;
meetdiş tarafından zıpıdılalım
nayeti belli..
hepiciğimiz sıra dayanın fevkinde bi cezayı hak etdik,
hakgatan yaaa…
mü(f)etdiş döğmeye benden başlarsa
“ileşber” dedik ya gari
Allah beterinden saklasın, bak gör gari Alla(hı)m
Yarabbim bak gör gari
ne olacaksa olsun bitsin
alacağımız cezadan daha acısı bu işte
beklemek…
o.. birkaç saniye de olsa beklemek.. hani..
zobadaki çıtırdayan çalının bile sesi duyuluyo gari..
adam sakin, neşeli, yumuşacııkk
“-ne güzel” dedi
…
“-rençber eker
değirmen un eder
fırın ekmek
annelerimiz yemek”
sınıf gülüştü
ama temkinli
avına yaklaşan kedi ğibi
dıkgatlı
çok dıkgatlı
“-köylüler buğday yetiştirmese
değirmenler neyi un edecek
fırınlar ekmeği neden yapacaklar
biz ne yiyeceğiz
değil mi çocuklar”
içimizde ne değirmeni gören var
ne fırın ekmeğini bilen
bak adam da tandırı bilmiyor..
sonra..aklıma geldi
“çivtci”
emme neye yarar
önce içimden müetdişe söğüyodum
bu gadar möhüm mü,
haralda bi iş yapıyo bobalarımız
sanki varıp da bi ucundan
dutuvucan mı,
döyüs!!
ne yaparsa yapar
sana ne!
sonura öretmene söğmeye başladım
tabii içimden
sanki metdiş ayrı bi dünyadan geldi
ne yani adam ileşberi bilip duru
ileşberin ne yapdığını da
(neye bizi sıkışdırıyon
çivtci olsa n’olcak
şeeyyy; ileşber olsa ne
bobanız yaptığı işden memnin mi
garnınız doyuyo mu
bobalarımız çocuklarının
ileşber olmasını isder mi
sen öretmenniği burağıp
bobam gibi çivte geder misin
…..
sen asıl ona bak
gavat)
ilk okul 4 de olmalıyım öndeki ufaklık şükür.