"BOZKURT ATILIŞI kitap" isimli şiir 28.6.2019 22:39:19 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Ay dost ! Yaşamak istiyorum, Kendimden kaçarcasına… Bayırlardan dağlara koşarcasına, Gelip dağ eteğine, Düzlüklere doğru uçarcasına… Yaşamak diliyorum, Kendime koşarcasına, Derelerden, deryalardan, Sanki yürüyerek geçercesine… Yaşamayı bekliyorum, Hayat suyundan içercesine, Ay dost ! Yaşamak istiyorum, Kendimden geçercesine…
NAFİ ÇAĞLAR 24 Şubat 2013 Pazar Yeşilova/Küçükçekmece/İst
İzci Lideri Nafi ÇAĞLAR 12 Mart 2013 Salı 06:34 Hürriyet/Bağcılar/İstanbul
HACI BEKTAŞ HÜNKARIMIZ
Şol Hacı Bektaş Veli ; Hünkarımız ! Fani dünyada ebedi karımız. Ruhumuza ışık veren varımız. Ol canımız, yoldaşımız, yarımız...
NAFİ ÇAĞLAR 5 Mayıs 2013 Pazar 15:00 Ömür / Bahçelievler / İstanbul
BATUR OĞLU HASAN
Hasan geldi, şehidim Hasan geldi. Adilerin boynuna basan geldi. Nice sinsi hevese kapılarak, Ürenlerin sesini kısan geldi...
Memik geldi, umudum Memik geldi. Anasından helal süt emik geldi. Batur oğlu Oğuz Türk duruşuyla, Yavru kurt olarak bir enik geldi.
NAFİ ÇAĞLAR 6 Mayıs 2013 Pt. 06:36 Zafer Mh./Bahçelievler/İst.
BİL HASAN AĞA
Yemen Şehidi dedemin anısına...
Bunlarda toprak olmuş kil Hasan Ağa’m, Papuç gibi uzamış dil Hasan Ağa’m, İstersen hep defterden sil Hasan Ağa’m, Bunlara bir hal olmuş bil Hasan Ağa’m...
Unutmuşlar! Nedir sefer, seferberlik. Yok olmuş onlarda, beraberlik, birlik. Anlamazlar! Nedir tertip, düzen, dirlik. Bunlara bir hal olmuş bil Hasan Ağa’m...
Sen nice imecelere şahit oldun. Yeri geldi, vatana mücahit oldun. Sen bu vefasızlar için şehit oldun. Bunlara bir hal olmuş bil Hasan Ağa’m...
NAFİ ÇAĞLAR 27 Eylül 2013 Cuma 22:00 Yeşilova/K.Çekmece/İst.
SAĞLAM ADAM
Sağlam olan adam ; Ne arkadaşını, ne akrabasını, Ne eşini, ne dostunu, Aç alsa da üstündeki postunu Tutup satmaz !..
Sağlam olan adam ; Ne sopunu, ne soyunu, Ne yasını, ne toyunu, Zor da alsa da hak bildiği oyunu Bir kenara atmaz !..
Sağlam olan adam ; Ne ana kuzusu gibi, Ana kucağında, kolunda, Ne de pısırıkça, Karısının bir sağında, bir solunda, Bir ömür yatmaz...
Sağlam olan adam ; Ne sırdaşına, kardaşına, Ne de"söz konusu ülke" iken, Can bildiği yoldaşına, Kızıp ta çatmaz !..
NAFİ ÇAĞLAR 23 Ocak 2014 Perş.08:49 Yeşilova/K.Çekmece/İstanbul
SOMA’DA YANDILAR
Neçe canlar yandı bu Soma’da, Sanmayın, yanıp gittiler sobada, Allah düşmana bile vermesin, Ölenler öldü, kalanlar komada...
Payını da aldı Kırkağaç, Akhisar, Yaralı çok, yüzlerce de ölü var, Yakınları darmadağın olmuş, Gel bu yarayı sarabilirsen sar...
Korkulu yürekler gürp gürp atıyor, Soğuk depolarda naaşlar yatıyor, Kapılardan birer birer verilen, Tabutlarda ne umutlar batıyor...
Yandılar, Soma’da yandılar, Ekmeklerini kömüre bandılar. Evlerinden tebessümle çıktılar, Tekrar geri döneriz sandılar. Yandılar, Soma’da yandılar...
Nafi ÇAĞLAR 15 Mayıs 2014 Perş. 20:20 Yeşilova/K.Çekmece/İst.
Nafi ÇAĞLAR 16 Mayıs 2014 Cuma 20:10 Çobançeşme/Yeşilova/İstanbul
AZİZİYE MECİDİYE DESTANI
-- Erzurum Halkına İthaf Olunur --
Yıl gelmişti 1877’ye, Aylardan Kasım’dı, Fakat benziyordu zamheriye… Tabyalar üşüyordu, her yer donuyordu… Nöbetçi aldanmıştı, Osmanlı askeri diye… Urus gavuru görev vermişti, Tam yirmi Ermeni’ye… Bir bir girmişlerdi içeriye, Boğazdan bıçak atmışlardı her çeriye… İşte bu yüzden sessiz, Bu yüzden suskundu Mecidiye… Haber ulaşmıştı bir çok mevkiye…
Bir ses yükseliyordu Abdurrahman Ağa mevkii’nde, Bir sela veriliyordu Ayaz Paşa Camii’nde… Bu selada bambaşka bir hal vardı, Hafız Osman selayla Allah’a yalvardı… Tuhaftı Osman Bedrettin’in hali, Uyanmış, dikkatle dinliyordu ahali… Dinledikçe selayı, Bir endezeye gidiyordu elleri… Herkese bir ürperme gelmişti, Sanki Erzurumlu işin ardını bilmişti…
Selayı bitiren Hafız Osman üzgündü, Uzatmadan talkını, Cenge çağırdı Erzurum halkını… “Mecidiye gitmiştir, Aziziye bitmiştir. Gün bu gündür, Bizim için cenk düğündür. Ne durursun Müslüman , Varalım gümbür gümbür, Vuralım; gün bu gündür…” Erzurum; dadaş diyarı, Hal böyleyken düşünür mü yari… Dışarıda hava buz keserken, Bırakırda çıkar sıcak yeri… Atılır da, bir daha gelmez geri…
Elleri endezelerde olan ahali, kaptı ne varsa, Kazma, kürek, orak, darha, Karıştırdılar, odaları, ahırları, Buldular birkaç endeze daha… Onlar yürüdü, Onlar yürüdü, yüzler yürüdü, Ardından üçbinler yürüdü, Bilseniz daha kimler yürüdü… İhtiyar delikanlılar, Beli bükülmüş nineler yürüdü… Aştılar tepeleri, sırtları, Sırtlan sürüsüyle vardı hesapları.. Allah güç verdi, Hepsi dere ve tepeleri aştı. Muhtar Paşa şaştı… Sayıları bilmiyordu kaçtı… Daha arkadan gelenler vardı… Eli kınalı kızlar, emzikli gelinler vardı… Anlaşmıştı Ahmet Muhtar, Artık burası gavura dardı… Urus’un yanında Ermeni de vardı… Bir emzikli gelin vardı… Ne katundu, Nene Hatun’du… Say ki dirilmişti Süyünbike, Seğirtiyordu göz yaşlarını döke döke… Böyle yürekler varken, Bu vatana kim göz dike… O ne katundu, Yüreği dolu tene hatundu… Durabilir miydi, o çağrıyı duya duya, Sonsuz merhametli olsa da küçücük yavruya… Memleket ağır bastı, Götürdü bıraktı komşuya… O da hesap soracaktı, Tey kutuplardan gelen beyaz ayıya…
Daha kimler yürüyordu önlerden… Eğilmeden taş eline geliyordu, Her atışta bir gavur ölüyordu, Üçler, yediler, kırklar gelmişti, Hafız Osman’da onlardan oluyordu… Gebermişti binlerce Urus iti, Hatice Bacı, Nene Hatun’da olanlara şahitti. Bölük bölük askerde birlikte, Yüzlerce Erzurumlu’da şehitti.. Aziziye’nin arslan kumandanı, Bahri Paşa’da uçmağa gitti. Muştu oldu, düşman çekti gitti, Bu içkence, bu zulüm bitti…
Kurt İsmail Paşa, Ahmat Muhtar Paşa’ya vardı, Her şeyi bir bir anlattı. Gazi Muhtar Paşa, Hafız Osman’ı 3.Tabura imam etti. Sükuti’nin ruhu sükut etti. Palandöken yamaçlarında kaygulanan , Abdurrahman Gazi rahat etti…
Bu anlatılanlar 93 Harbiydi, Erzurumlu’da harbi mi harbiydi… Bu yapılan, bu yazılan dadaşın Destanı’ydı… 2.Abdulhamit; zamanın Hanıydı… Mecidiye’de, Aziziye’de ortaya çıkan, Yine Türk’ün asil kanıydı…
Nafi ÇAĞLAR 24 Haziran 2014 Salı 22:33 Aziziye / ERZURUM
MAHMATLI HASAN’IM
Bir koca ömür verdim de dini islama, Gece gündüz çalıştım da milleti vatana, Bir kurt gibi saldırdım vatanı satana,
NAFİZ TANÇAĞLAR 31 Aralık 2014 Çarş.19:20 Yüzyıl/Bağcılar/İstanbul
Cor ; Laf, söz ( Antep Ağzı ) Çor ; Küçük baş hayvanlarda hastalık
KOR BE OĞUL
Sahipsiz kalmış çok meralar, Bilemem ki, kim kime kiralar. Ah ekinsiz durur o tarlalar, Çayır çimen olmuş, bor be oğul...
Hiç boşa gitmesin çabaların, Çevrene doluşsun tebaların, Büyük, küçük hep akrabaların, Var git, hallerin sor be oğul...
Sürekli koşmazsan sen ülküne, Hep hizmet etmezsen bu ülkene, Sahip çıkamazsan her türküne, Şu ciğerim yanar kor be oğul...
Cesaretli, cesur bir aslan ol. Haksızların boynuna basan ol. Dik ol, Nafi’in oğlu Hasan ol. Hiç bir zaman olma hor be oğul...
NAFİZ TANÇAĞLAR 31 Aralık 2014 Çarş.19:20 Yüzyıl/Bağcılar/İstanbul
KUTLU YÜRÜYÜŞ
Çıktılar yola, kondular neçe yere, Düşmanlarını yerlere sere sere, Kollarında nice kan yoldaşlarını, Toprakların da bağrına vere vere...
Yürüdüler tehlikeyi göre göre, Kurganları kümbetleri öre öre, Varacaklardı Büyük Kızıl Elma ya, Çünkü onlara böyle diyordu töre...
Durmadılar; yer yoktu ecele, tere, Yeter ki o ruhlar sırlarına ere, Bayrakları, sancakları dikmek için, Candan vazgeçmek düşmüştü, her bir ere... Çünkü onlara böyle diyordu töre...
NAFİ ÇAĞLAR 7 Ocak 2014 Çarş.22:27 Yeşilova/Küçükçekmece/İst.
BİR KEMİK İÇİN
Bir türlü eritmediniz buzdan dağları. Ördünüz de attınız hileden ağları. Biz, hedeflermiz yukarılar der iken, Sizse, tercih ettiniz hep aşağıları...
Siz kopardınız aradaki tüm bağları. Kavurdunuz be yaktığınız o yağları. Ta Fizan’daki bir kemik parçası için, Satıp ta harcadınız bu Nafi Çağlar’ı...
NAFİ ÇAĞLAR 12 Ocak 2015 Pt. 07:40 Yavuz/Bağcılar/İstanbul
KUTLU DİRİLİŞ
--- Türk olup törediler Yeniden dirildiler, Gök kubbeli otağdan, Kut alıp yürüdüler...---
Kansız sürünün eline düşmemek için, Demir dağların arasında saklıydılar... Saklanıyorlardı kırılmamak için, Töremeleri gerekti, haklıydılar...
Çoğaldılar kuytularda sessiz, sakin, Kara saçlıydılar, al yanaklıydılar. Hesap günleri gelip çatmıştı lakin, Yürümeleri gerekti, haklıydılar...
Seğirttiler dağlardan ruhlarında kin, Kimi atlı, kimi yayan, sadaklıydılar... Yağı*nın leşlerini intikam için, Sürümeleri gerekti, haklıydılar...
NAFİ ÇAĞLAR 16 Ocak 2015 C.08:28 Şirinevler/Bahçelievler/İst.
*Yağı ; Düşman
VADİDEKİ KURT
Vadiye düşmüştü bir kurt. Say ki, yok kurtuluş.
Vadi boyunca yürüdü. Dikenler üstünden, Çalılar arasından ayaklarını sürüdü. Yukarıdan, kayalıklardan, Nice köpekler ürüdü... Vadi dar mı dardı. Vadi çıkışında, Etten duvar örmüş, çakallar vardı... Geri döndü vadinin diğer çıkışına. Bir sürü sırtlan gördü... Durdu... Kayalıklara baktı. Kayalıklar duvar gibi sarptı. Bu da yetmezmiş gibi, Her kaya başından bir köpek bakıyordu. Dilleri de çıkmış, salyaları akıyordu.
Yamaçlarda tilkiler vardı; Bir görünüp bir kaybolanlar, Kafasını kaya deliğinden çıkarıp seyredenler... "Hey tilki; Sen de adisin bil ki.. Sana da seyir lazım... Çalılıklara siyersin.. Yaralı bir parmağa yararın olmaz. Mazlumun yanında yerin olmaz."
Döndü geri, Adımladı, ağır ağır ileri... Yardım etmeliydi birileri. Bir umutla yavaşladı. Bir sola baktı bir sağa... Bir de vadi aralığından görünen dağa... Dağ uzak, Görünen aralık oldukça dardı. Güvendiği dağlarda karlar vardı. Yüreğini derin bir hüzün sardı.. Korkmasına korkmazdı, En ötesi ölümdü, Lakin bu hal yüreğini yardı. Vadinin her tarafı yardı... Düşündü kurt, "Yüreğini yakan kordu. Kim kollayacaktı bu kurdu?.."
Nafi Çağlar Budunlu 19 Mart 2015 Perş.09:27 Yüzyıl/Bağcılar/İstanbul
Vadi ortasında bir tümsek başına çıktı. Etraf biraz açıktı. Şimdi sırası değildi fakat, Karnı da iyice acıktı... Önüne baktı; Çakallar sıralanmış uluşuyordu. Arkasına döndü baktı; Sırtlanlar dolaşıyordu... Sağına baktı, soluna baktı... Köpekler bakışıyordu... Tilkiler oynaşıyordu..
Düşündü kurt ; "Ey leşimin artıklarından yiyen sırtlanlar. Ey önümde hizaya geçen çakallar, Ey etrafımda taklalar atan tilkiler, Ey beni gördükçe kaçacak yer arayan köpekler.. Den bakalım; Kim sizden ne bekler.."
Daldı kurt... "Karşı dağın eteğinden, Belki bir dere yatağından, bir bozkurt sürüsü geçiyor olabilirdi. Sesimi duyuyor olabilirlerdi. Sesten anlarlardı, Gereğini yaparlardı..."
Kendini acılara saldı kurt; Bütün bedeni gerildi. Göğsünü de iyice gerdi. Başını da yukarı verdi. Bir umut acıyla uludu... Auuuuuuuuu... Uluşan çakallar sustu, Dolaşan sırtlanlar pustu.. Hırlaşan köpekler sesini kesti. Tilkiler ise kuıyruğunu kıstı...
Kurt bir daha uludu... Auuuuuuuuuuuu.... Çakallar kaçıyordu, Tilkiler saklanıyordu..., Aşağıda sırtlanlar, Yukarıda köpekler ; ön ayakları üstüne çöküyordu....
Son kez uludu kurt... Auuuuuuuuuuuuuuuu... Kayalıklar ayrı ayrı son olarak, üçer kez ses verdi. Sonra yankılar ; kayadan kayaya çarparak vadide eridi... Çakallar, tilkiler, köpekler, sırtlanlar sindi... Ortalık sessiz oldu, Tam dindi... Vakit ise ikindi...
Nafi Çağlar Budunlu 20 Mart 2015 Cuma 09:34 Şirinevler/Bahçelievler/İstanbul
Durdu kurt, bekledi. Etrafı dinledi... İçin için inledi... Demek sesinin ulaştığı yerlerde bozkurtlar yoktu... Göğe baktı kara kaderli kurt... Gökten gelen bir haber de yoktu... Yine de mucize bekledi.. Bekledi...Bekledi... Zamanı zamana ekledi... Ne yerden ne gökten bir yardım yoktu... Düşman kancık, düşman çoktu... Kendisi aç,üstelik onlar toktu... Vadinin sahibi de ortalıkta yoktu...
Yine de çareyi tüketmemeliydi... Kara bahtlı kara kurt, Bir sağa baktı süzdü, bir sola baktı süzdü... Kayalıkların yüzü dümdüzdü... Bu çaresizlik onu çok üzdü... Bu ölüm vadisinden hayata bir geçiş olmalıydı... Kayalıklar arasından bir geçit olmalıydı... Sonunda bir kaya yarığını gördü... Hemen içinden umutlar ördü... Gece karanlığına kadar, Bir bozkurt sürüsü imdada gelmezse, Gök Tanrı’dan kader gülmezse, Vadinin sahibi gelip almazsa, Bu dardan kurtuluş zor, bu yardan çıkış zor olsa da... Bu tek umut... Yoksa yaşamayı unut...
Birden irkildi kurt... Yaklaşmış sesler duydu, Her yana baktı, kımıldaşmalar gördü... Can havliyle sanki ulumadı böğürdü... Aaaaauuuuuuuu...
Geceye kadar böyle direnmeliydi.. Belki yardıma gelenler olurdu... Olmadı, Yaradanın yardımı belki gece gelecekti.. Kafasını aniden çevirdi kurt... Sert kayalıklara baktı. Gözlerini, Yar çıkışındaki geçite taktı, Gözlerinden şimşekler çaktı. Yüreğinde ateş içinde ateş yaktı. Ya yar da canından olacaktı, ya da yaradan, yardan çekip canını alacaktı. Yar başında bir iki köpek, Onların da sesini kısıp, yar yamaçlarına çalacaktı... Sonra dağlara, dağlara yol alacaktı... Başı puslu dağlara, Sisli dağlara...
NAFİ ÇAĞLAR 20 Mart 2015 Cuma 11:55 Yüzyıl/Bağcılar/İstanbul
YARDAN
Yardan, yardan, bu yardan... Kurtulmalıyım ben bu yardan... Ya canımı yardan kurtarsın, Ya da canımı alsın yaradan...
NAFİ ÇAĞLAR 20 Mart 2015 Cuma 13:15 Yüzyıl/Bağcılar/İstanbul
İBNİ SİNA’YA VEDA
Yeni gelen acemi Dört Dokuz. Sanmayın siz, bu okulda çokuz. Burası han, bizler yolcuyuz, Geldik, gidiyoruz, artık burda yokuz.
Okulun kalabalık civcivleri On’ları. Çok ta severim ben onları. Çalışıyorlar yüksek mefkureler için, İnşallah çok iyi olacak sonları.
Buradaki ilk göz ağrım Onbir. Hepsinin de yeri yüreğimdir. Her biri pırıl pırıl, tertemiz, Onlarda olmaz ne leke ne kir.
Son sınıf bizim Oniki’ler. Her biri sevimli, kurnaz tilkiler. Yüksekokul seçme sınavlarında, Sizinle yaşanacak nice ilkler.
Bazıları yeni mezun oldu. Dört yıllık süre de uzun oldu. Çok özlediğimi de onlara, Söylemek de lüzum oldu.
İşte! Bilgili ve yeterli hocalarımız. Hep böyle güçlü olsun localarımız. Okulumuz yaşasın, hanelerimiz var olsun. Her zaman tütsün bacalarımız.
Eğitim yuvamız, lisemiz; İbni Sina. Güler yüzlü can bakışlı Bin sima Yüzyıl’a imza atacak yetenektesiniz. Hedeflerimiz yüksek; gökyüzü, sema.