14 Şubat´ta sensizlik ne yana düşer?Sokakların kalabalık lisanına dökülmüş Tütsülü, dilsiz loş adımlarım Son deminde karanlık yorgunu, bezgin bir akşamın Yolcusuyum yine, yeni anlamdaş acılar keşfetmeye Alaca karanlığa bilenirken puslu gurup vakti Lacivert kanayan kainat göçüyor içime Yıldızlar düşüyor kırık bulutların boşluğundan Kayan her yıldızla bir dilek katlediyorum Baktığım görülmezliklere karanlık tomurcuklar bırakıyorum Anadan üryan aykırı aydınlıklara inat Ucube hayatın melankoli hüviyetine bürünmüş Dizelerime yasladığım dingin, kimliksiz, soytarı çaresizliğim Sen gittin ya, hükümsüz müphem acılar ekerek Müridi oldum sensizlik yağan ay sürgünü gecelerin Derinimde yanan şaşkın ateşin korunda ezgili Bezgin, terkedilmiş yalnızlık sürgünüyüm bu akşam yine Antisthenes’in kinizminde sahte mutluluk yolcusuyum Öteleyerek bütün gerçeklerimi kendimden Kirpiklerine firar ediyorum, zemheri artığı solgun hayallerimden Metruk bir yürekte unutmuşum hayatın durağan serüvenini Eğreti bir gülümseme asmışım mutluluk yoksulu çehreme Nadasa durmuşum uzak bozkırların çorak sinesinde Sararmış rüzgarlara yaşlamışım mecalsiz, algın başımı Yitikliğinin bile kuruduğu içimde İçin için, derinden, bin acı bükümlü Kurak bir vurgun tomurcuklanıyor şimdi, sessizce Musallat olmuş arsızca adın yine dudaklarıma Ezgin diyalektiğin yağmasında farklı bir kurgu Yağmalanmış gözlerimden koparılmış, bubi tuzaklı nemli bakışlarım Endirekt gayrı meşru çılgınlığa kelepçeli Şizofren, yalan yamalı piç çaresizlikler Uzamsal algımın varımsanamamış vargısı Şimdi daha çoğul, şimdi daha nesnel, şimdi daha sağanak, şimdi daha yoğun, şimdi daha acıtıcı Ve sen; dudaklarımdan zamansız koparılmış Notaları ukdeli arya Düşlerime inerken tekil yalnızlık akşamına sızan mızıkçı siluetin Uçsuz bucaksız eğreti gülümsemeler ekilmiş Kadınlığının sonsuz bereketli güleç, güneşli yüzüne Yalnızlığımı hasat ettiğim, sicili kayıp İllegal naif hayaller resmediyorum Ebedî sevgi birikmiş anaç kadınsı hayaline Şevkat, vefa, bir okadar da yoksul fedakarlık taşıyor Kurakçıl bozkır Ağustosunun Alyanak zerdalisi gibi tatlı dilin Dudaklarında mürdüm erikleri çiçeğe durmuş yitik baharlarda Gülümsemelerin çiçeklendiği çocuksu benizinde İp atlıyor haylaz şuh kahkaların Bir düş kuruyorum lapa lapa sen yağarken içime Bir yıldız koparıyorum saçlarından Ellerime puslu ışık sızıyor ılgın ılgın Dilim sukûti suskunlukta küflenirken Diken çiçekleniyor içimde ezgili cümleler Işığı kınalanmış dolunay Eşgali sana benzeyen ben(i)zini dökerken geceye Bir tutam tuz koparıyorum Hırçın, beşuş dalgaların çağladığı gözlerimden Görünmeyeni görmenin ezgin erinciyle Karanlık yorgunu gecenin rıhtımından Gelecekte ki bilinmeyen bir milada pupa yelken Hüzzam yüklü lirik türküler uğurluyorum Ellerimden uçuşan elvadaları bağlamışım Gidişine gücenmiş alıngan, küskün el sallayışlarıma Seni içime yolcu ediyorum Lekeli bir umuda düş ekerken Biliyorum, dinlemez ketum zaman kimseyi Mevsimler slayt gösterisi gibi İçimden habersiz, ardı ardına geçerken Eskidendi gülüm, çok eskiden Yarından da eskiden Henüz ayrılık icad edilmemişken Yalanlar hasat edilmemişken dudaklardan Kırık dökük dizeler süpürmüştüm gözlerinden Sen gittin, soldu şiirlerim Sensiz dikensi yalnızlığı giydim çıplak ruhuma Cellátlığıma soyundum alnımda şafak kavgalarım Sürek avlarımdan yorgun dönerken Kurşun dökülmüş menzil yine ıskaladı göğsümü Sen çoğalırken ben eksildim kendi içimden, yudum yudum Kendi içimden sensizliğe sızıyorum azar azar Kendi içimde sana birikiyorum alazlana alazlana Bu deprem, bu marazlı hüzün, bu muğber yürek Bu dermanı budanmış ayaklar Sonsuz, yoksul ölümün, yaşanan varsıl spesifik tragedyası Adına bir ömür harcadığım ham düşler Söyle bana, söyle, 14 Şubat´ta sensizlik ne yana düşer Utku Aksu 14.02.2010 03:37 Detmold |