1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1431
Okunma
kim düşürdü seni ip atılmayacak kuyuya
düştüysen de el uzatılmadığını söyleme
sustalı sessizlikler büyütme göğsünde
sana giriftkar karman çorman düğümlerle
kentsoylu pişmanlıkları gütme an içinde
sen içre canına susamış ne tatlı bir acıydı o
bedbin sesinin suskuya muhtaç gözlerinde
ne zaman özlemeye yeltense seni
didarı eskiyordu alazlanan yüzünde…
boynundan aşırdığı misk kokun olmalı
boynuna amenna idam hükmünde
geçti gitti gönül sofranda cehennemi
öyle böyle değil razıyım dediğine bakma
nasıl ödü kopuyordu sen bunu bilemezsin
senden ayrılık engizisyonu zoraki uğrak yeri olduğunda…
ah sen nasıl bir devirsin çınarı bile devirirsin
kırıp dallarını döke saça yakarsın rüzgarlarını
“sen”cil aklında günaha dönüştürürsün
bir tek sana olan savunmasızlığını!..
doğum gününün beklenmedik ölümü olmalı
kendine yutturduğu çivinin çiviyi söktüğü deyişi
düşüre düşüre gözlerini bakışlarının çileli buzdağından
tam da affedecekken seni toptan ziyan etti varlığını
sana bir tutam içerleyemeden giyotin giyindi ayrılığını…
hidayet dal/can sokağı lambaları
5.0
100% (1)