Zamanı okşamak...
sana
zamanı okşa desem şöyle ufaktan ufaktan sana gelirken sana yaklaşırken bir öpücük konduracak kadar yakın kaybedecek neyin olur olabilir ki görüntüden başka özgürlükten gayrı sen sana kavuşurken esaretten kurtulurken güyalar diyarında... bence koca bir hiç yoklukla fingirdeşirken sessizlik karanlık sensizlik kuytu belki farkında olmasanda olamasanda... okşa derim okşa zamanı yalan balçıkla sıvanamaz ki dörtyol geçen hanı olsada dünya denen şu hane şaşırmadın mı hiç hep tek yön hep çıkmak sokak zaman zamanla duvarları aşındırırken... okşamaktan başka yok bir şans sansan da hayatla bir dans bir ileri bir ileri hep ileri dönüşü olmuyan bir yolculuğun kaderi sen varken de sen yokken de kendini nimetten saysanda ne fayda, kafa yorulur lüzumsuzluk as olur lüzumsuzluk aş olur... okşa diyorum zamanı çekilmeden ipin pimi önceden tanışmak ufaktan ufaktan güzel olur hoş olur aslında her gün yaşanan yaşanılan yaşanmış olan tek farkı farkında olmak olabilmek kuçaklaşmanın arifesinde ki mükafat... (Berlin,25.01.2016) Talat Özgen |