YOLCUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1975 yılı ocak ayında Hv. kuvvetleri personeli olarak görev yapan
3000 yakın, kara ve deniz kuvvetlerindende yüzlerce astsubayın katılımıyla haksızlıkları ve bundan doğan mağduriyetlerini duyurmak için protesto için 2 gün mesaiye gitmediler.Astsubay eş ve çocukları Ankara,İzmir,İstanbul ve diğer şehirlerde,haksızlığı protesto yürüyüşü yaptılar.Bu nedenle askeri mahkemde yargılandılar. Bazıları astsubaylar yargılanmadan ordudan ihraç edildi, diğerleride en az bir sene hapis cezası aldı ve sivil eşler bile ceza ladı,terfi edemediler Bende bir sene ceza aldım, 2 ay eskişehirde ki tutuklulukla beraber 4 ay hapis yattım.. cezamın kalanını Bandırmada yattım Bu uzun şiirimsi yazı o günlerden kalan bir karalama notlarından toparlama.
YOLCU
Sabah Geçen sabah ki gibi Hiçbir ayrıcalığı yok sanki, dünden Herkes kalkmış işine gidiyor Benimse hiç acelem yok. Giyindi dostlarım Bense hala büzülmüş yatıyorum yatağımda Ve uykuya akıyor gözlerim Önce Ahmet geliyor yanıma Öpüyor beni sıcak Sonra Talat, sonra Memed Acımsı bakışlar hissediyorum yüzümde Ağlamaklı oluyor gözlerim -Haydi güle güle, -Haydi güle güle diyorlar -Gidince yazarsın bize Kapının gürültüsüyle birlikte Ayak sesleri alıp götürüyor onları Ve yavaş yavaş yitiriyor Tozlu merdivenlerdeki gürültü kendini 1 Kentimi, insanlarını ve dostlarımı Ne zaman görürüm, artık bilemiyorum Çünkü bu kent’ten artık gidiyorum Önümde dopdolu bir valiz, içimde bir eziklik Bir de tarifsiz bir sevinç Gidipte dönmeyen arkadaşlarıma kavuşma sevinci Belki dönerim Öyle ya.. Belki dönemem bunu biliyorum Belki kentimin sokaklarını son kez çiğniyorum Ama umut bu ya, peynir ekmek gibi tükenmez Geleceğim, geleceğiz, Sevdiklerim, sevdiklerimiz ve kavgamız için Geleceğiz sevgilim.... Biliyor musun sevgilim Zamanı durdurmak, nokta koymak geliyor içimden Seninle olmak için sonsuza değin 2 Saat. 08.15 Biliyorum Şu anda yürüyorsun bensiz Ve beni görmüyorsun son bir kez Bir zaman akım seyrediyorum ardından seni Üzerinde hala o üç senelik yeşil palto Saçlarını sarmış siyah bir atkı Boynun öne düşmüş, üşüyor musun ne.! Yürüyüşünse bir cenaze, bense tabuttaki ölü Götürüyorsun beni, umutların yitik İçinde sonsuz bir hüzünle Eskişehir askeri cezaevine 3 Yavaş yavaş akşam kızıllığında Kızıllığa bulanmış dağların ardında Kaybolmaya başladığı gibi güneşin Sen de... Caddelerde çoğalmaya başlayan Öğrenci arkadaşlarının, işçi kardeşlerinin Arasına karışıp kayboluyorsun Ve artık göremiyorum seni Kalbimin derinliklerine dalıp gidiyorsun Ve gitmek Zamanı geliyor artık bu kent’ten Otobüs çalışıyor Şöför bağırıyor kalın sesiyle -Yolcular tamam mı..? -Tamam diyor, muavin külhan bir sesle Kımıldıyoruz yavaştan Ve dönmeye başlıyor tekerlekler 4 Koltukların yarısı boş Önüm boş, yanım boş Orta yaşlı bir kadın sağ ön tarafta Yanında ufacık sevecen bakışlı bir çocuk Oturuyor sessizce. Birde çok görkemli bir kadın Kuşkusuz burjuva Oturuyor ardımda, hem de kasıla kasıla İki de güzel kız arkalarda Yüzlerini zor görüyorum geriye baktıkça Çatışıyor bazen bakışlarımız Ama Hemen kaçıyor birbirinden Bu yasak çatışmalarımız 5 Büyükçe güzel olanı Pencere dibinde oturuyor Ara sıra kaçak bakışlarla Okuduğum gazeteye bakıyor Bende ona bakıyorum Bakarken de utanıyorum O güzel genç bir kız Bense cezaevine giden suçlu bir suçsuz Yineliyorum bakışlarımı ona, Elinde ki küçük bir kitaba ’Bekir Yıldız’dan bir öykü’ Bu dünyadan bir atlı geçti Kuşkusuz o da bizden Çünkü ayni bakıyor bakışlarımız O da hissediyor benim onunla olduğumu Gidip konuşmak istemi geliyor onunla bir şeyler Kadın erkek ilişkilerinden uzak Başkaca bir şeyler anlatmak istiyorum Kavgamızı, davamızı anlatmak istiyorum Ve seni ne değin sevdiğimi Seni anlatmak istiyorum Seni anlatmak, ama utanıyorum İyice pencerenin dibine sokulup İyice sana sarılıyorum Ve seni yaşlı gözlerle bıraktığım ağacı anımsıyorum Gözyaşlarımızla yeşerecek O umut, o özgürlük O mutluluk ağacını 6 Otobüs gidiyor Yeşiller içinde yatan tarihi bir kente doğru Uludağ’ın bembeyaz olmuş zirvesi Maviliklerde kaybolup gidiyor Geri dönüp o kıza bakmak geliyor içimden Ve bakıyorum O da bakıyor Arkadaki boyalı burjuva bakışlarda ortak oluyor Tedirgin oluyorum bu bakışlardan Ve çeviriyorum bakışlarımı sana ........ Gözlerin gün batımı Yağmur mu yağıyor ne ! 7 Emin ol sevdiceğim Seninle dolu olduğum günlerde bile Hiç seninle olmamıştım böyle Hiç dolmamıştım seninle, sonsuz sevgiyle Her şeyde seni görmek Otobüsün içinde uçuşan notacıklarda seni hissetmek Duygusallıkta olsa ,o kadar tatlı bir şey ki Tarifsiz anlatamam 8 Doğayı ve zamanı yırtıyor hızımız Bir ışık gibi Bursa’ya giriyoruz Ve başlıyoruz Bu yemyeşil beldeyi Yeşili, çekirgeyi seyretmeye Bursa deyince belki usa Yeşilliği, şeftalisi, bıçakları Yatırları gelir ama Benim usum her nedense çok uzak bunlara Yeşil yeşil Bursa ipeklisi gelir Kapalı ceza evi gelir Nazım gelir usuma Ve nazımın yitirdiği seneler gelir Çektiği eziyetler, işkenceler gelir Yazdığı en güzel dizeler gelir Halkı için Vatanı için, tüm sevdikleri için Ve masmavi gözleri gelir Her nedense benim Bunlar gelir usuma 9 Otobüs duruyor, insanlar iniyor Bursa garajı insan kaynıyor Otobüs geliyor, otobüs duruyor İnsanlar iniyor, köylüsü, kentlisi İşçisi esnafı Genç kız iniyor Ve sende benimlesin Ellerin ellerimde Geziniyor ayaklarımız garajda Bir sürü insanlar bir sürü dükkanlar arasında Birden Bir gürültü kopuyor kapalı çarşıda Cıvıl cıvıl ilk okul öğrencileri Ve yanlarında öğretmenleri Dolduruyorlar vitrin önlerini Bozuyorlar görkemli görünümlerini Eski yırtık giysileriyle Bilmem hangi köyün garipleri 10 Ve güzel bir kadın öğretmen incecik tatlı sesiyle Çocuklara sıraya girmesini söylüyor Ve bir soru yöneltiyor.. - Çocuklar Bursa’nın neyi meşhur? Ama bu soruyu birkaç çocuk duyuyor Diğerleri itişip, kakışıp oynaşıyor - a.. diyor birisi Bir havluyu gösterip -Pempe panter..pempe panter Hepsi o yana bakıyor... Sonra afacan cıvıl cıvıl bir çocuk Bilmişlik görünümünde çar çabuk - Şeftali öğretmenim - Camileri öğretmenim - Aferin diyor öğretmen büyük bir gururla övünücü bakışlarla süzüyor bizi Ve tekrar bir soru yöneltiyor çocuklara - Başka diyor, başka neyi meşhur Çocuklarda ses yok..! Bakıyorlar suskun bakışlar öğretmene Düşünüyorlar içlerinden Acaba başka neyi meşhur, neyi meşhur? - Çocuklar diyor öğretmen Unuttunuz herhalde Bursa’nın garajı meşhur Peki diyor bu kez - Biz buradan neler satın alırız Yine çocuklardan ses yok. Bakıyorlar öğretmene sorucu bakışlarla Bu kez ben bağırıyorum içimden Yırtılırcasına gırtlağım. - Hiç bir şey satın alamayız öğretmenim, Hiç bir şey satın alamayız. Biz işçi, köylü, memur çocuklarıyız, Hiç bir şey satın alamayız.. Hiç bir şey...hiç bir şey. 11 Hah diyorsun sen Hah.... Bak işte bizim çocukta orda Ellerin ellerimde, gözlerin gözlerimde Sıkıyorum avuçlarını büyük bir istemle Ve bakıyorum esmer çilli çocuğumuza Çilleri ayni senin çillerin Bakışları ayni benim bakışlarım Bakıyor mutluluk, özgürlük saçan bakışlarıyla Mutluluktan kızıla çalan gözlerimize Sıkı sımsıkı tutmuş elinden Kızıl saçlı güzel bir kızın Sımsıkı sarılmış kaçmasın diye Birlikte bakıyorlar, Onlar için yaratacağımız Özgür mutlu günlere 12 Saat on bir Herkes yerini aldı Otobüs kalkıyor Cama yaslanmış oturuyorum Ve Bursa’da ki sevgiliye el sallıyorum Ne değin ıslak yerler Ne değin yağmur gözler Ne değin nemli çiller Ve gökyüzü patlıyor Gözbebeklerimde 13 Gidiyor... Otobüs gidiyor Yolcular gidiyor Ve biz gidiyoruz Dört duvar arasına Parmaklıklar ardına doğru 14 Yanımda Yani yan koltukta Yepyeni bir yolcu Saçları sakalları kırlaşmış Elli beş altmış yaşlarında Sevecen görünümlü bir baba Elimdeki gazeteye bakmaya çalışıyor kuşkusuz yazıları seçemiyor Ve anlıyorum onu okumak istiyor. Belki bende çekiniyor Uzatıyorum ona gazeteyi - Buyur baba okumak ister miydin? Alıyor elimde gazeteyi Daldırıyor bakışlarını sayfalara Ve mırıldanmaya başlıyor 15 Yol ve zaman Hızla kayıp gidiyor altımızdan Uludağ’ın karlı tepeleri Bizi seyrediyor uzaktan bembeyaz bir bakışla Sonsuz sevgimizden bahsediyor Türküler söylüyor üzerindeki kümülüsler Özgürlük ve mutluluk dolu Yarının türkülerini... Genç kız yine arkalarda Yineliyor o sevecen bakışlarını Elindeki kitaptan zorla da olsa bana bense utanıyorum ona bakmaya Oysa O değin arıyorum ki o bakışları gözlerimde Oysa o değin özlem duyuyorum ki O bakışlara Onda gördüğüm özlemime Ve sonsuz sevgime 16 Karlı tepeleri aşıyoruz Yağmurlu yüklü bulutları altında Ve yol kenarındaki köylerimizi seyrediyoruz Yirminci yüzyılın Türkiye’sin de kendimizden utanarak Son model bir 302 Bir at arabasının yanından şimşek gibi geçiyor Tekerleklerinden fırlayan çamurlar Gaz’te gaz’te diye bağıran Eski yamalı giysiler içindeki Çocuklar üstüne desenler çiziyor Koşuyor çocuklar yolda Yırtık pabuçlar çamur içinde Ve gazeteler uçuşuyor havada Çocuklar koşuyor ardından Kavuşuyorlar birbirlerine Yeni yeşermeğe başlamış bir ağaç dibinde Çamurlar içinde Ah ..diyorum kendi kendime Niçin köylerimiz hala Bir taş, bir toprak yığını hala Bu memleketin gerçek sahipleri Niçin böyle yaşar Niçin yaşar her şeyden yoksun Niçin en çok ezilir Niçin bu çocuklar gaz’te gaz’te diye bağırır Niçin...? Niçin..? Ben anladım ama Ah.. bir de sen anlayabilsen sevdiceğim. Birde sen anlayabilsen. 17 Genç kız yine bakıyor Çünkü ona artık niye baktığımı biliyor Ve bakıyoruz ayni yöne Köylerimize, köylülerimize Fabrikalarımıza, işçilerimize Ve içinde ezilerek, sömürülerek yaşadığımız ülkemize Fabrikada, maden ocağında, pamuk tarlalarında El eleyiz artık Sen ve ben sevdiceğim Bakıyoruz ayni yöne, bitimsiz bir sevgiyle 18 - Bir yolcu daha var diyor Artık bizim emekçi muavin Çünkü o da bizimle Kara yollarında çalışan bir işçi Sessizce biniyor otobüse Unutmuşlar onu bu çamur yolda Nereye gideceğini bilmiyor sanki Kuşkusuz bir yol arıyor Çıkışsız bir labirentin içinde Ama artık oda bu otobüste Genç kız gel diyor ona Sende gel diyorsun sevdiğim bizimle Bende gel emekçim diyorum. İhtiyar baba. - Yürü be evlat diyor Gel artık ..ol bizimle.. 19 İşçi yorgun İşçi yitik Anası ağlamış gün boyu Çamur yollarda çalışmaktan Gözlerinin altı çökmüş açlıktan Elleri, suratı kupkuru Artık bitmek üzere Yıllar yılı bel bağladığı umudu Bir parça ekmek ve sıcacık bir ev Ve çeviriyor başını tanrıdan Artık kırgın ona Artık kırgın ve öfkeli bu düzene 20 Ama Umut bu ya Bir damlacık kalmış içinde Bizi böyle el ele görünce Yüzünde beliriyor bir gülümseme Gelip oturuyor tedirgin bakışlarla En arkadaki yırtık bir koltuğa - Merhaba arkadaşım diyor, genç kız Hoş geldin gel otur ön sıraya Utanıyor çekiniyor Esmer gün yanığı tenli arkadaş Yırtılmış papuçlarıyla Çamurlarıyla yürüyor ön sıraya Buluyor gerçek nasırlı eller yerini - Merhaba arkadaş diyorum Sen de sevdiceğim - Merhaba yoldaş diyorsun. - Merhaba evlat diyor ak saçlı baba - Merhaba kardeş diyor çocuklu kadın Hoş geldin aramıza Sayılıp değerinin olduğu dünyamıza Otur diyorum arkadaş, rahat otur sıkılmadan Çamurlu toprağınla, açlığınla Gel otur soluk renginle Yırtık giysilerinle gel otur Çoluk çocuğunu, tüm köyünü getir Bak biz gidiyoruz Doldukça doluyor otobüs Gittikçe doluyor Ve gidiyor açık artık yolumuz 21 Otobüs gidiyor Benim ineceğim kente doğru Ben ineceğim ama O boyalı gözlü, tombul yüzlü Burjuva kadında inecek Sen devam edeceksin sevdiğim O arkadaki genç kızda İşçisi, köylüsü hepsi devam edecek Artık bu otobüs geri dönmeyecek Ve o burjuva kadın yalnız kalacak Eriyip gidecek kaybolacak 22 Geldik artık sevdiğim, iniyorum ben İniyorum, çünkü bu yolun kurbanıyım Biliyorsun Bir şeyler yitirmeden elde etmek çok zor Siz yürüyün arkadaşlarım Özgürlük mutluluk yolunda Şimdi ben içerdeki arkadaşlarımın yanına gidiyorum Hani parmaklıklar ardında o çoğaldığımız yere Ama bir gün gelecek oraya da sığmayacağız Öyle bir çoğalacağız ki O parmaklıkları, faşist İtalyan yasalarını Parça parça edeceğiz Parça parça arkadaşım 23 Biliyorum Biliyorum sevdiceğim Özgürlüğün son günü bugün Seni sevdiğime ne denli eminsem Tutuklanacağıma Parmaklıklar ardına düşeceğimi O denli eminim İşte bak gidiyorum Hem de kendi ayaklarımla Yanımda ne bir polis Ne de eli silahlı bir asker var Ne ellerimde zincir, ne ayaklarımda pranga Öyle ya kaçmak yok kavgamızdan Yürüyorum.. Yürüyorum Eskişehir’in buzlu sokaklarında Özgürlüğün son yudumcuklarını kokluyorum Eğiliyorum köprünün üzerinde Seyrediyorum gürül gürül akan Çamur kokan porsuk çayını Bir de güzel akıyor ki, Bir de güzel.... 25 Otobüs gidiyor Otobüsler gidiyor Bir daha, bir daha ardından Ve kalbim onların yanında Sende sevdiceğim İçimde, ruhumda Öyle bir yer tutmuşsun ki Hiç silinmeyecek Sabıka defterindeki adım gibi 26 Off.... Kollarım öyle ağrıyor ki Nerden doldurdum bu valizi böyle Nerden doldurdum bilmem Sanki içerden hiç çıkmayacağım Nerden doldurdum Öyle ya suçum büyük Öyle ya çok büyük suç işledim Adam mı öldürdüm...! Hayır Kaçakçılık mı, dolandırıcılık mı yaptım.! Hayır Öyleyse ne yaptım Ne mi mi yaptım Uyandım arkadaşım uyandım Çok değil sadece hakkımı istedim Emeğimin hakkını istedim Adaletsizliğin eşitsizliğin bitmesini istedim 27 Hava kurumu kuru Soğuk mu soğuk Terliyorum. Bakıyorum kar mı yağıyor ne...! Beyazlıklar uçuşuyor havada Birde, bir güzel koku geliyor burnumun ucuna Kar kokusu mu? kadın kokusu mu? Ama anladım.. Açlık kokusu bu Oh be nihayet açlığımla baş başayım Birden o kokuyla, açılığımla Atıyorum kendimi porsuk kıyısında bir lokantaya., Bir porsiyon kuru fasulye, bir porsiyon pilavla Tulumba tatlısıyla yok ediyorum onu.. Parça parça ediyorum açlığımı, Dişlerimin arasında ezim ezim eziyorum, Bir daha karşımız çıkmasın diye Her gün binlerce yoksulu öldürmesin diye.. 28 Çıkmak istemiyorum Oturuyorum bir sigara içimi cam kenarında, Porsuk sessizce akıyor, ben ona bakıyorum Kim bilir ne sevdalar böyle sessizce akıp gitti yaşamdan Bir sıkıntı basıyor, sığmaz oluyorum kendime Dışardayım Ve yürüyorum Bir dolmuş kornası, kalkan bir el Pikaptan gelen bir ses... - Dağlarına bahar gelmiş memleketimin Artık iyice yaklaştığımı hissediyorum nemli duvarlara Gürültüsünü hissediyorum demir parmaklıkların Ve son demleri özgürlüğümün Ve ben gidiyorum. 25.02.1975 Eskişehir. Ask. Ceza ve Tutukevi Not : 8 Ocak ile 21 Ocak 1975 yılı tarihleri arasında değişik hava kuvvetleri birliklerinde teknik personel olarak görev yapan 3000 yakın Astsubay. kara ve deniz kuvvetlerinden de katılan ve destekleyen astsubayların katılımıyla haksızlıkları ve bundan doğan mağduriyetlerini duyurmak için protesto için bir ila iki gün mesaiye gitmediler. Bu nedenle askeri mahkemede adil olmayan koşullarda yargılandılar, bunun sonucu bazıları ordudan ihraç edildi, bazıları da en az bir sene hapis cezası aldı ve terfi edemediler Ben de bir sene ceza aldım, iki ay Eskişehir’de ki tutuklulukla beraber dört ay hapis yattım, cezamın kalanını Bandırmada yattım. Bu uzun şiirimsi yazı o günlerden kalan bir karalama notlarından toparlama. |