Adı düşer yadıma
Mızrap mıdır ağlayan, yoksa gönül telim mi?
Bu inleyen nağmeler, acep kimin bestesi? Neden böyle derinden, sızlatır yüreğimi, Hasret yüklü şarkının, şu hicranlı güftesi! Elemli bir ukdenin, anlaşılmaz biçimde, Hıçkırığa dönüşür, sükûta mahkûm sesi. Efkârım damla damla birikirken içimde, Yanağıma süzülen, yaşlarım neyin nesi? Hangi rüzgâr esti de, dalgalandı denizim? Sakin sakin dururken, birden kabarıverdi? Çalkantıdan mı böyle, sararmakta benizim, Niçin bu buruk hüzün, ruhumu sarıverdi? Tarifsiz sancılarla, boğulurken nefesim, Tebessümüm yüzümde, ansızın donuverir. Bu hercümerç içinde, tam yiterken hevesim, Kurumuş dudağıma, bir buse konuverir. Adı düşer yâdıma, ateşten kor misali, Belirir gül cemali, kahverengi gözleri. Dayanılmaz bir arzu, talep eder visali, Çınlarken kulağımda, neşe dolu sözleri. Perişan hallerimi, cümlelere dökerken, Kifayetsiz kalmakta, kalemim de dilimde. Ruhum harabe gibi, içten içe çökerken, Bilirim ki vebali ne mızrap ne telimde. |