GÖNÜLSÜZ VE DÜŞBAZ KIRIKLARIM...
An, kıble dün ise bir mihrak,
Kıskacında yalıtılmışlığın hezeyan yüklü Müteessir bir yüreğin dökümündeki Ilık bir düş’ün külfet bildiği yeknesak Bir izdüşümü iken nazire eden nezdinde gök kubbenin. Haşmeti yücelerden yüce ve soluk yüreğin ikrarı Tekmili rahmetin damlayan üzerime üzerime, Tek bir resim kazılı zihnimde: Bir karartı hele ki hibeli aşkın ümmet bildiği Sevdalı yürek kadar nazenin belli ki Varlığımın inkârı olurdu geri kaçıp Konakladığım gönül odası. Yüzden geriye saymak kadar asılsız ve beyhude Bir türlü eremezken hidayete. Andan yoksun, dünden muhalif Çalıntı sevinçlerin hikmetine doldurduğum Solgun yüzümün tevafuk bildiği O ikrarın sancısına yenik düştüğüm. Tek bir katresi bile değmez inan ki Yüz sürmeye yine de kopup gelen maziden, Kırık bir gölge kadar devingen şu mizacın Ettiği tevekküle eş değer: Ansızın ve anlık bir sızının katığı iken elem, Yüz çevirdiğim mademki şu sefil gölgem: Al onu da git ve çaldır kalan yarımı, Yarınları reşit olmayan bir ömür benimki: Hani olur da ters düşerim kaderle: Alabildiğine ıslak ve rahvan bir menzil, Kayarken yüreğin taşımayacağı kadar Külfeti binmişken belki de yitirdiklerimin. Başını bağladığım ümmetimin gölgesine Sığmazken kara ve bitik her nasılsa Karaçalıların nifak soktuğu. Ömür dingin hanidir artan, dönüşü olmayan Seferlerin hüküm sürdüğü iklimlerin ağına takılı, Ölgün bir döngünün saf kan yalnızlığının Enginliğine bağladığım çaputların Emsalsiz boyunduruğuna ithafen Yüz sürdüğüm niyazlarımda saklı. Adsız rabıtaların boy verdiği o kurak bozkırların Lanetine dillendirdiğim peyzajın tek bir karesine Yığdığım muhtelif tınılar kadar kımıl kımıl, Hani olur da bir gün ben de çeviririm rotamı Ne de olsa başımı bağlamış kader Gönülsüz ve düş baz kırıklarım kadar hatırşinas. |