IHLAMURLAR ALTINDA
Gecekondumun bahçesinde,
ıhlamur ağacının altındaki masama, bir çilingir sofrası kurdum... Açtım meret rakının kapağını, doldurdum saki gibi bardağımı Bir fondip gittim... Bir bardak kesmedi beni, diktim kafaya 35’ liği, kafam hala yerindeydi. Oysa ben, unutmak için içiyordum bir şeyleri... Taa derinlerden Bir rüzgar esti epeyce kuvvetli kızgınmışçasına yapıştırdı yüzüme tokatını, en babasından... Ihlamur ağacının yaprakları, rüzgarın eşliğinde, Bana şarkılar mırıldandı en damarından. Ahh ulan ah, Ihlamur ağacının dili olsa da bir konuşsa, ne maceralara, ne aşklara şahit oldu en harbisinden... Çok güzel, bazense kötü anılarım oldu, çok güzel kondu geçti bu masadan. Ihlamur ağacının altına aşkların en delikanlısından... Ama biri vardı ki , Vurdu beni tam on ikiden. Bir başka sevmiştim onu, bir başka emek vermiştim, dantel dantel, oya oya işlemiştim en güzelinden... Sanki ona köleydim, çok güzeldi çokta kıskanırdım, mahallenin delikanlılarından... Onu çok sakınırdım, Zırh olmuştum en kalınından. Elleri hep ellerimdeydi, bıraksam, kaçacaktı sanki, o yüzden kelepçe takardım bileklerinden... Zaten hep kendi kendime derdim, farkındaydım, çok sıkıyorsun bu kadını,bir gün elimden kaçıracaktım. Düşüncesi bile kötüydü ben onsuz nasıl yaşayacaktım. Öyle bir şey olursa hayatıma kıyacaktım. Ihlamur ağacı çok durgun bugün, yüzünü çevirmiş yapraklar yüzümden, Rüzgarda esmiyor artık, dışarıda hava çok sıcak, hava kurşun gibi ağır, ıhlamurun yaprakları artık şarkıda söylemiyor, Bağır Kazım avazın çıktığı kadar bağır, artık çok geç, o gitmiş, kendin söyle kendin duy, sevdiğin kadın artık, kör, dilsiz, sağır... Kazım Doğan 31.08.2008 |
beklenen yağmur tarafından 3/19/2008 12:37:53 PM zamanında düzenlenmiştir.