El-İnsan
Okusan da her gün, hiç yılmadan yüzlerce-binlerce âyet;
Mânâsın’ bilip öğrenmeyince, yoktur bunda zerre dirâyet. Abese sûresindeki uyarıyı anlamayan, rikkatten geridir; Bir köpeğin dostluğu, bir dostun köpekliğinden beridir. Diğerlerine göre yaşarsan, kaç kuruşun olduğu kıs’astır; Değerlerine göre yaşarsan, nasıl bir duruşun olduğu esastır. Sahte kalabalıkların olacağına, kaliteli bir yalnızlığın olsun; Rûhuna, Hudâ’nın rahmet katından, feyz üstüne feyz dolsun. "İyilikten maraz doğar" diyen, kendi gölgesinden utansın; Bu fikirde ayak direten, en’âm yüz-altmışa bir göz atsın. Kur’an çarpmak için değil, toplamak için nüzûl olmuştur; Bunu idrâk edemeyen nâ-çâr, yaprak açmadan solmuştur. İzzeti arayan insan bilsin, kadîr adres fatır’ın on’unda; Zilleti kovalayan görsün, onun da yeri Âyetin sonunda. Hiç şüphesiz, mü’min kişi, kusûru kendi nefsinde bulur; Sebe elli’deki âyet, ona mutlakâ hidâyet rehberi olur. Doğru yol nedir, nerdedir diye merâk edip sorarsan; Cevap isrâ’nın dokuzunda, tenezzül edip de bakarsan. Yûnus’un yüzüncü âyetine bir baksana, Hakk-Teâla ne anlatır; Rehberi Kitâb olmayanın beynini, Hannâs, pislik içinde bırakır. İş bu fasıl Cebrâil vâsıtasıyla bildirilmiş, Hakk’ın Nâmesinde; Her bir kişinin Ukbâ’da ne göreceği yazılı, kendi âyinesinde. Verdiğin her sözün arkasında dur, geriye dönme zinhâr; İsrâ otuz-dörtte; "Faturası ağır olur" diyor, Zât-ı Kahhâr. Kimse kendi hevesi için, başkasının umûduyla oynamasın; Üstünde gezindiğimiz şu toprağın, altı da var unutulmasın. Oyun bitince, şâh olsun piyon olsun aynı kutuya koyulacak; Hesap günüdür o gün, her bir kişi, iliğine kadar soyulacak. Sakın aldanayım deme el-insan, fâni dünyânın şaşâsına; Bir kulak ver hele, lokman otuz-üçteki âyetin mânâsına. İnan sonu gelmez dünyâdaki zulmün, bak görünüyor açıkça; Senin ve benim gibiler, Furkân’ın istediği müslüman olmadıkça. |