YAD ETTİM HÜZNÜ...
Yüz görümlüğü sevdalarda, o kayıp imgeleri
Sırdaş bildiğim kış akşamları: Yeknesak hüzün, Tütün kokan odalarda, Öylesine bir ömrün demli kıyılarında Ne varsa yalıtılmışlığın Günü birlik elem yüklü kıblesi iken Yüz sürdüğüm. Miracım sadece tefekkür ve alabildiğine; Derin sarnıcında yükümlü bağımlılığım iken, Her rast geldiğimde Ellerim uzanır boşluğa kifayetsizce. Mihrak dolu yankıları yoldaş bildikçe gönül, Arsızca sırıtsa da ölüm: Varlığın teamülünde kırık bir tebessüm, Belli belirsiz çehremde dolaşan gölgeler. Koyultulmuş kuytularında süregelen sefası Kul bilip kucak açan anlamsızlığa. Yan gelip yatan devran seyreldikçe: Ne çok tahakküm ne çok edim, Sırdaş bildiğim hidayet yüklü varlığında Anbean solmak kadar beyhude, Mızrabı kırık bellemişim bir kez, Yine de çalmaktan geri durmadığım O yarım şarkı, Haznesine yığsam da gönül gözüm yorgun, Sevda bilip de payıma düşen derin bir elem. Yâd ettim hüznü, Kırık ömrün kıyısında paye vermiştim oysa: Ne depreşen ne közlenen Anlık sarkacın himayesinde o döngü. Konup konduracağım tek bir buse Yürekteki silik maziye, Anlamlandıramadığım temsili bir sahne: Başrolünde kıyamet, Kim bilir, neler neler hüzne delalet. Kırık yargılarda nükseden o hibeli dokunuşu Kıdemli hüzünler depreştikçe En dibe yığılı. Hükümranlığında gölgelerin Sığındığım kalbi o nüktedan seyrin, Noksan yine de her daim sol yanım: Kıpraşan imgeler ne ruhsuz ne de yoksun. Riayet ettiğim salkım saçak duygular, Sone ermeden küllenen Dalgaları emsalsiz süre gelen yeknesak Bir şarkının kırık namesi; Gömdüğüm en derinde Aşkı hidayet bildiğim. Varsın kırık hükümlerde anılsın ismim: Hücreleri kaygan ve yüreksiz demli üzünçlerin, Hoş bir rabıtada asılı kalmaksa İnkâr edeceğimi sanma aslımı, Asılsız rakımda devinen mademki şu gönülsüz devran, Sanma ki koyulmakta düşlerin Hanidir demlendiğim ömür yettiğince. |