YALNIZLIĞIN KÜPEŞTESİNDE...
Maharet sandığın imgeler miydi de rest çeken,
Ansızın gölgelenen o revnak düşün çatı katı yalnızlığını Hibe eden bir ses belki tevafuk addedilen, İpliği pazara çıkmış betimlemelerin sarkacında Hidayeti yitik kulu kulluk eden yüreksiz sitemlerin Niyazına yığdığı ne çok sakıncalı söylem. Dibi çıkmış boyalı kafaların üzünç yüklü yalnızlığına yığdığı Debdebeli ölümler kadar sahtekâr ve külyutmaz sağanaklara Ne zaman ki kapılıp yittin, Bil ki sona kurulu o saatin yirmi beşinci durağında, Nakledilen tutanağın altına attığın o sahte parafa sığdıramadığın Hakkaniyet kadar iken kayıp eşkâlin: Sitemine gölge eden sevi dilinin peyzajında dokunaklı bir Gölgeden ibaretsin altı üstü. Ne çok tantana, ne çok kayıp, Duraksadığın kadar ediminde olsan da o son hamlede, Kır dizini ve çök ayaklarının dibine Tanrı’nın, Hatta umut et cennetin kapalı kapısını Ve niyazlarına sakla o son söylencene sığdırdığın Nefret tömbekilerini, hani yığdığın iç cebine asaletten uzak yüreğinin. Gün gömülü bil ki uzağında nakşeden mesnetsiz ithamların, Hanidir seyrindeyim şu yalancı devranın, Sanır mısın ki minnet borcum var da bundan mı verdiğim kayıpların Mizacına yığdığım üç beş sefil gölge, Nazire eden dirayetsizlikleri iken efkârı sinmiş üstüme başıma Ölülerimin başında tuttuğum nöbetlere hürmeten. İsli ve donuk, o matem yüklü edilgen patavatsızlığı iken Anlamsızlığa toz kondurmayan, Hanidir iç güveysinden hallice, Miladı top yekûn ebediyete intikal ettiğinden beri Silik siluetlerin: Durağan tozlarla kararmış asfaltsız yürekler, Yürek demeye bin şahit gerek, demesem de Susmaya ne hacet… An’a yığdığım ansız beklentiler mi de son sürat gölgelendiğine Şahit olduğum ve tüm sessizliğime zılgıt yediğim Patavatsız düş katilleri. Töhmet altında bir kul olmaksa biçilen, Ölmeden yitip gidenlerin ardından biriktirdiğin tüm öfken: Hanidir mizacı devrik yalnızlığımın küpeştesinde Verdiğim o es’te hükümranlığına yüz sürüp Tüm vahametiyle konuşlanmış kim ise siperinde. Ne bir izleğim ne yüzsüz bir gölge, Ne de rücu etmeden aslına mademki varsıl hidayetinin Altında yatan üç beş sebebe hicret eden Yitik bir gölge olsan da takriben. Erbabı düş maliklerinin alabildiğine durgun bir gönlün Pervasızlığına hibe edip de gölgelendiğim, Kırık ve dingin o aymaz rehavetin sür-git koşullanmışlığına Sirayet etsen de, ümmeti kayıp bir düş sakiniyim: Dünden uzanan patavatsızlığı cümle âlemin, Her ne hikmetse uzağında sefil bir derviş kadar Doğurgan ümitlerinin çeperinde yana yakıla Aşka nazire eden kırık bir imgeden başka bir şey değilim: Hanidir kayıp nasıl da yerle yeksan, Budur belli ki gizemi içimdeki cevherin, Gönle hidayet nakşeden devingen o mübarek aşk iken Kıymete binen yürekte, sonuna haiz olsam da keşke İntikal etmeden ebediyete. |
Hanidir mizacı devrik yalnızlığımın küpeştesinde
Verdiğim o es’te hükümranlığına yüz sürüp
Tüm vahametiyle konuşlanmış kim ise siperinde.
Muhteşem dizelerin sahibesini kalb-i duygularla kutluyorum.
Saygılar...