MİZACINI AŞK BELLEDİĞİM ÖLÜM KADAR...
Telvesi hüzne delalet bir sancının ilk evresi,
Muğlâk yaratıların cebelleştiği öfke zerrecikleri Beyhude bir telaş adsız yerleşkemin izdüşümünde, Gıybete dönük yüzlerin örtülü peçesinde Kıt kanaat söz düelloları; Rengi kara ve isli gece, Boyunduruğunda insan ırkının, Arz-ı endam eder düş sepeti bağ bozumu Donuk yüzümün kayıtsızlığında, Ilıman bir iklimin özleminde, Tıkıştırdığım çeyiz makamının dantelli eşrafında Bir adım ötemde oysa ölüm. Kıyamete çeyrek kala, Geberen aşk makamının silik nefreti iken soluduğu, Tezahürü anlık bir tahakkümmüşçesine Rahmet bellediğim beşi bir yerde mutluluk, Kısık sesinde dökerken yaşlarını ince ince. Kırık udumun kopuk teli kadar serzenişe meyyal, Aşka nazire edercesine, Sandılar ki sükûtum ikrardan. İçimde kalmayan bir ukdeye yığdığım, Hüzün bekçileri adım başında, Kulak kepçem kadar isyankâr belli ki Sızan deli bakışlar, yüksünsem de bertaraf edemediğim Hazin yol izleklerine yüklediğim minnet kadar: Sondan bir öncesi mademki güdümlü yankıların Sol yakasında kürediğim öbek öbek. Hanidir soluyup ardından solduğum ölgün gün kadar, Gülmeye doyamadığım o pejmürde kılıksızlığında Kırık gölgemi sığdıramadığım dev ayna: Oyunbaz bir dünyanın istilası madem sır verdiğim Adının son harfi iken mizacını aşk bellediğim ölüm kadar Silik bir iz iken geride bırakmaya ant içtiğim. |
selam ve sevgimle...