O GİTTİ
O GİTTİ
O ki, ölü bir bülbülün şakıması bir gülün ıtrı çelikten zincirlerle bağlı sadakatle boyun eğdiğimdi üstümde bulduğu bir kadına ait saç teli keskin bir bıçak gibi şah damarını kesti gökten kudret helvası ve bıldırcın yağmadı diye böylesi bir aşkta inkara düştü kirli bir balçıktan yaratılmış olduğumu yüreğime üflenen aşkla hayat bulduğumu biatkâr havariler gibi önünde diz çöküp secde ettiğimi unuttu geceler boyu manastırlara kapanan sensizliğim sana dualar etti titrerken mum alevleri karanlığın gözlerinde ecel teri gibi yokluğu damıttı yalnızlığın senfonisi yankılanırken manastırın taş duvarlarında iç geçiren yalnızlığımın naaşı ağıtlarla taşındı “yağmur yüklü bulutlar üstüne” ve karanlık çöktü utanarak baş eğdi sorgu melekleri bulutlar kara’ya boyanarak ağladı ve o gitti yeminler olsun ki ben uymadım şeytana sinsice “ruhumu ele geçirmişti” yalnızlığa içtiğim bir sigara dumanıyla içime girmişti andolsun ki almadım koynuma yalnızlıktan başka bir kadını kabahatim neyse çekerim sabrım dağlar gibidir benim Allah şahidimdir aldatmadım ben seni ya geri dön yada yüreğinden sürgün et beni ölüm ne kadar güzeldir bilirim yaşarken ölümler ölüm değil nihayet şahitlik etmedi yalnızlığıma ve sorgu bitti o gitti ben öldüm Efkan ÖTGÜN |