SAKIN SES ETME, EY YALNIZLIK...
Kırık bir hazne alabildiğine yığılı yürekte
Ne çok bulut, kıdemli hüzün tanecikleri Büklüm büklüm evrenin kuytuları, Devingen ruhun hükümlü yalnızlığı Gıyabında çökük zemin hayli kaygan Hele ki o bitimsiz öfke Soludukça çoğu bir o kadar mecalsiz addedilen, Anlamsız olsa da asılsız enikonu konduramadıkları Naif bir dokunuş aslolan varsıl gölgelerin hakkaniyet Adında gölgeledikleri teessüf yüklü zincirin Son halkasında saklı. Yükümlü, hüzünlü fazlasıyla ölgün, Kırık dirayeti göremedikleri o asalet, Yaşların arasında dökümlü kıvılcımların nezdinde Ateş alan kuru bir benlik; Vasıfsız ve asılsız köhne zihniyetlerin depreştirdiği Sessiz ve kalabalık bir yalnızlık. Nirengi noktası ta ki o anlamsızlığın Sızan tortusu: Külliyen yalan o mesnetsiz ithamlar Süklüm püklüm hayli devinen gıybet yüklü tahakküm. Müşfik bir dokunuşta gizli olsa da aşk Her daim nükseden o saklı telaşta kaçtığım Derin ağaç kovuğu. Girizgâhta sakladım pervasızlığı, Ellerimle dizdim sunduğun itirazları, Hanidir yoksun hanidir kırgın Gel, desem de duymadığın bir şarkıyım. Yana yakıla meylederim bir başıma, Aşk bu, saklı yüreğin batınında. Bir gölgesin bir rötuş belki de Bir imgesin bazense bir yok oluş. Kırık bir cümlesin ey aşk, Gizlediğim telaşında saklısın sefil gözyaşı Belki de bir devrin sona ermiş niyazı. Bir hüzün bir neşe Pervasızsın beynelmilel Anlam veremediğim bir vazgeçiş; Yine de devinen yüreğin o dipsiz çığlığı Hutbemde adın saklı Reva görmediğin o serzenişte gizledim seni Gizil tanığı masumiyetin. Katıksız bir elem benimki Aşımsın sen vazgeçemediğim Bir hükümsün bir yok oluş Dokundukça kader gönül telime: Titreyen bir yaprak misali Engebeli gönlün tortususun ey yalnızlık, Kırık bir haznenin dibine yığdığım Sanır mısın ki gönül hicap yüklü, Aşikâr işte: Demlendiğim acılarda saklı tefekkürü mizacın Bir hutbede saklı adın Kimselerin bilmediği Sakın ses etme ey yalnızlık. |
Özlem Demirkaya &*.*&