SÖZÜM ÖZÜM BİR...
Bir terennüme kurban gitti yetilerim,
Kıyısında ölgün ve o devingen mahrem imgelerin: Anlık bir yol ayrımı aslında hele ki; Köhne yargılara teslim olmuş kısık sesi yalnızlığın. Gün bile töhmet altında, Sürçü lisan etmişim de bir kez: Karalanmış, gölgelenmiş bir evrime mal edilmiş kimsesizliğim. Sanrılar gölgede uçuşmakta, Haznemde engin bir kımıltı, cebelleşen Neyse ne, demek düşse keşke payıma Ve ölümüne gitsem buralardan. Sızan rahmet, elde kalan son nimet, Al işte, şu muğlâk tınısı gönlün, Hırpani bulutlara yüklemişim bir kez Kırık cümlelerimi. Dosta namert dercesine, Yıkımını ömrün, bir marifet bellemişçesine, Hele ki şu kırılgan gündönümünü yok bilmişçesine. Bir varım bir yok, Niyazım sürükler benliğimi sanırsın ki; Bağrıma saplanan kırık bir ok: Terennümü kayıp bir çehrenin, Sükûtu dost eylemiş bir lehçenin: Hele ki sonu gelmez şu işkence Yine de yeniden demek her yeni günün tecellisinde, Sondan bir evvel, Kaderin yazdığı o acı reçete. Mimlenmiş aşk, gölgelenmiş masumiyet: Savruk bir niyaz sığdırdığım her heceye: Hicranı devinen soluk bir gülün penceresinde, En acıtan, en kanatan gömülü işte Görünmezliğin karanlık izbesinde. Hicret bildiğim tahakküm yüklü gölgelerin Teferruatına kaydettiğim İstimlâk edilmiş düşlerin kaygan zemininde İlerlerken bir ileri bir geri. Rabıtası emsalsiz ömrün kıymet bilmez Düş malikleri… Sözüm, özüm bir hele ki varsıl bir gönlün Ansız ve anlamsız tınısı; Hanidir yoksunluğun kıyısına çarpıp da Gerilediğim, Hanidir zincire eklediğim yenilgilerim. Kurallar, bağnaz yargılar Çekince yüklü nice edim Bir elim boşlukta diğeri Kayıp mazide takılı kaldığım. Anlamsız hatta yordamsız, Yitik çoğu zaman Soluk benizli bir nizam Eşkâli hepten kayıp. |