Bir sonbaharın ardından,şehrin yıkılışını görebiliyorumBir sonbaharın ardından,şehrin yıkılışını görebiliyorum... Yazgının bıraktığı mağrurluğun ecrinliği odamın ses tellerini incitiyor maveraya dalıyorum... rüzgarların ağırbaşlılığı ve senden gelen haziran kahverengisi, ağustos sarısı ve temmuz yeşili bütün iklimlerimi çürütüyor, kışın demine uyaklı vuruyor yokluğun seni arıyorum senden uzaklaşmak için... nereden sustuğumu hatırlatmanı diliyorum her rüzgar ve her rüzgar yeni bir hazan bırakıyor Ankaranın sessiz ayazına... Kuşlar soğuktan yanık türkülerle ısınırken yağmuru soluyorum içimde ki senli düşümle.. Ayrılığımızın aykırılığı bir martıyı gökyüzüne küstürüyor adeta ve adeta yeni bir matem başlıyor bizim için, her buluta küsüp her yeryüzüne ağlamakta olmak iklimleri özgürce yaşayamamakmış. Sen giderken bana sensizliği prangaladın ya bende beklerken özgürsüz olmayı yeğledim yokluğuna baktığın her yer gün olsun düşüne ve gün düşlerime yakınlaşsın hislerinle.. Hadi şimdi bıraktığın gurbeti mabedime mıhla yüreğim seni sussun. Bir sonbaharın ardından,şehrin yıkılışını görelim... |