Ada...yolların kesiştiği adada, buluşmak üzere ayrılmıştık. martılar kendi kaderlerini resmederken, biz, solumaya çalıştık geleceğimizi. yuvarlak bir ışık süzmesi gözümüzü aldığında etrafımızda dönüp duran yalanları, görebildik acımasızca. senmiydin ihanet eden yoksa ben mi, tam olarak çözemedim hiç bir zaman, adaya vardığımda çok mu geçti, yoksa fazla mı erkendi bilemiyorum. seni beklerken olmayan kulenin altında, çan sesleriyle irkildim içten. vakit geçiyordu, ihaneti tadmaya başlamıştım artık, eski bir bardak şarap gibi, içimi derinden yakan, insanı mayhoşlaştıran... karanlık karanlığı kovalarken, bende senin siluetini kovaladım gölgeler arasında. her yeni gölgede, yeni bir çırpınış başladı içimde, gölgelerin bile görünmediği zaman damlayınca geceye yaşadım doyumsuzca ihanetini... yolların kesiştiği adada, bekledim seni yıllarca, her günü yeniden yaşayarak, yeniden tadarak. ıslanmaması için içimde ki umudu saklarken naylon poşetlere, her poşette, bir daha kustum acıları yana döne ve bekledim seni asırlarca, belki de asla gelmeyeceğini bilerek... |
cok guzel calısmaydı
okurken mayhos eden dizelri yazan yüreğe sevgilerle...