pörsüyen sıcak yaz günleri içine çöker,
sessizliğine demir alır...
beceriyor büyücü, çökertiyor işte
her şey onun başının altından,
yastık altlarından çıkar
gidin bakın...

............................

dalına veda eden gazeller
kavuşur mu rûhuna ?
fatihaların hükmündeki
âmâ bir deliğe tesellüm eder
güneşi olmayan medcezirlerde
günahlarım terler üşümeye dönerken


itirâzım ansızınlara
mecburmuyum yakama sarılana
teslim olmaya
kederi çekenim ve yumruğunu sıkan
talihciler satarmış ya, bizde şâns nerede
hatırlarım güneşi hep sönerken
.
isyânlarımı topparlasam
dost olurlar bana,
yâ da gülmeyen yüzlerimi...
çekilsin dünyâ madem
çekilsin gerisin geri
nâmusuna, geçmişine söverken
.
ağlat biraz, yapiştır kırbacını
isa’nındı bir zamanlar bu işler
acıma
ellerindeki gülücük falan değil
gördüğüm kadarıyla
örs çınlasın dursun, çekiç döverken
.
zahmetinde tebessümler
çok zor çok, kaldırma beni
bunları yaşadım, gebe iken hayâtım
daha sen doğmamıştın yâr
cem eyle rûhunu benimkine
eceli yudum yudum içerken
.
bardak bardak boşalan
şişeler câriye gibi durmuyorlarmı
çâl duvarlara
sam yelinin arakladığı,
çarpışan nefesleri; bir bir
zaman mı yok, daha vakit erken
.
makber beğenmez cismim
ipe un serer, sini eğri savan doğru
tereyağlı pişmaniyeler;
tek tek hesap soracak anlaşılan...
kapım ardına, anam sütüne dayanacak
biitirmedim daha; geldi gelecek derken
.
içi zehir doluyken acıların
mecnûn leylâya ya camî iken
âşk arzuları sırça sırçayken; düzüm, düzüm
tut ucumdan, birdenbire çek yıkılmasın
yazık etme yalvarırım,
gözüm arkada kalmasın giderken
.
cân’a can veren
aşk hatrına
.
azrailim
allah aşkına