DÜŞ KATİLLERİ...Adımlarını saymaz olduğum düşümün kıblesinden Sesleniyorum ses olduğumu bilmek ise Yüreğin tüm derdi Hiç mi hiç yüksünmüyorum da Unutulmuş kıtaların uğultulu kıyılarında, Uyutulmuş hecelerin hicap dolu uyaklarında. Soluklanıyorum ara sıra Bir söyleyip bin işitiyorum Sonra işkilleniyorum pervasızca çekiştirirlerken Sağımdan solumdan düş katilleri: Son bir yordam son bir çaba Karıştırıyorum denizin dibindeki çakıl taşlarını, Bulduğum değil de umduğum, Dilediğim değil de sahip olduğum Yüz sürdüğüm aşk’ın kalan izine İz bildiğim yürek sesine. Kımıltıların esaretinde Hani o gümbürtüye giden gönül aşı: Nezaretinde sevginin ılık ılık sararken Başının tacı desen keşke de Yol bilmez iz bilmez o garip bir başına Neyler kırılgan yüreğiyle. Kıyısından köşesinden nasiplendiğim Bir ömrün kim bilir sondan kaçıncı sayfası Yüksünmeden becerebilsem de sevmeyi Yol atlası mı yoksa yürek değirmeninin öğüttüğü Ve öğütüldüğüm kerelerce. Kursağımdaki son lokma En helalinden en değerlisi Atadan yadigâr, Örselensem de Alamazken kendimi Meylerken her yeni aşkın satır başında Son bir reverans içinde yüzdüğüm Aşk’ın gözyaşına. Saklı gölgeler saklı izbeler Gizemli kadınlar sır dolu şehirler Varsıl ömürlerin yüzsüz suretleri Suret bildiğim hikâyelerin adsız kahramanları, Hükümranlığında hayat bulmaksa muhalif yergilerin Siyah beyanatlarında, Hecelediğim satırlarda kimliksiz kaldığım günlerin Acısını çıkarırcasına telef olmuş bir hengâme olsa da Şu yaftalanmış kemiksiz bedenler Alt tarafı ölüme gebe gün Gece düşmeden gözlerime. Yitip gitmelerde saklı maharet Yoksa neylerim acısız günün döngüsünde Istırap yüklü değilse gönül Eksik kalırım ayağım altına serilmiş Kayıp coğrafyaların iklimsiz boyutlarında Vuku bulan bir oyunmuşçasına. Çalıp çırptığım söz öbekleri Esir tutulduğum gönül hapishanelerin hele ki Kaçmak olsa da son çare Kaybolduğum cemalindeki belki de Takıldığım çelmesine aşk batağının Sızarken yürekten hece hece. |
Özlem Demirkaya &*.*&