Sümbülün yüreğinden devrilen sözcüklerGökkuşağı’nın gülümseyen yüzüne asık suratlar asıldı bir bir ölü çocuklar döküldü zamanın avuçlarına bir kız bir kız çocuğu devrildi ayak ucuma kanadı umutları zamanın kundağına üşüyen düşlerini sardılar annemin kucağında uykuya daldı rüyalarım sonsuzluğun bahçesinden döküldü sümbüller bahçemizde her zaman bir oyun bozan olurdu patlak bir top ve çemberi kırık feleğin işgüzarlığı çamurdan arabalar geçerdi heykeltıraş düşlerimden kimliksiz çocuklar doğurdu anneliği çalınan kadınlar ölü çocuklar üşüdü annesizliğin kundağında bir kız bir kız çocuğu ağladı tüm olanlara en çokta ona yakışırdı annelik çalınan düşlerin kundağında emanet edildi kimliği sonsuzluğun bahçesinden döküldü sümbüller ölüme sana uğradım iyiki de uğramışım yüreğinin aynasında sümbülün kırgınlıklarını gördüm çatlayan sabır taşının dağılan tanelerini saydım kırk bir dökülen hayat yaprağıma denk gelen ömrüm avuçlarımda yanan kelebek külleri kaldı birde sen mesela babamı düşündüm çalınan umutlarıma denk gelen |
sanırım o çocukları ve çocuklukları hiçbir zamanda bir daha göremeyeceğiz...