İFADESİZ ADAM
Gündüzler serindi, gönüller yorgun
Bedenler tazeydi, gözler dermansız Sevmek kelimesi yoktu o günlerde Sevilmekse hiç bilinmemiş onun gönlünde Bir bulut dursa dua eder sessizce Gönlü yoruma açılmış bir fincan çay için Sesi büsbütün yorgun, acılı ve bitik İnliyor kurtarın diye beni umutsuzca Sevmeyi hiç bilememiş mi ? Yoksa yaratılıştan mı yoksundu ? Belki de sevmekten mi korkuyordu ? Kalbi ne eyliyordu ki bir türlü sevemiyordu ? Sadece acılar, sadece tınılar sadece kırık hayaller Nasıl dayanır ki bir adam bu hüsranlara ? Kim inlemeden durabilir ki ? Mutsuzluk bu boyutlara erişebilir miydi ? Allahım bu nasıl bir duygusuzluk ? Ne dermanı var ne de derdinin kavramı Bir adı dahi konamamış bu çaresizliğe Bir kelime bile verilmemiş bu adama Herşey çok, herşey aşırı mı sana ey siyah adam Nedir bu enkazı olmayan lakin yıkıcı fırtına Kimden geliyor sana bu sessiz öldüren rüzgar Nasıl katlandın bunca zaman sen bu aşkına Sevmekten vazgeçmiyor, sevilmeyi bilmiyor Sevmeyi inliyor sevilmeyi dileniyor Sevgiyi irdeliyor sendenliği biliyor Sev demek istiyor, sev edemiyor Sonu olmayan karanlık Işığın dahi aydınlatamatığı karanlık Uçurumun sonunda eller iki yanda Hoççakal adsız siyah adam Hoççakal duygusuzluğu en derinde olan karanlık adam . . . |