Yalnızlığın Üç Oğlu
Bir kelime düşünün, nefesinizi tutun
Ellerinizi sıkın, gönlünüzü karartın Hayatınızı düşlerinizden akıtın, bedeninizi sarmalayın Yalnızlığın en dibinde neler oluyor bilemediniz Ne şairler ne nimetler var o kuyuda Acıların bedenle buluştuğu, Saatlerin dayanamadığı zamansızlık, Gönüllerin tuzla buz olduğu pislik kuyusu Yıpranmışlık, dışlanmışlık ve hor görülmüşlük Tanıdık geldi birden öylece bildiğim gibi O adam, yalnızlığın yegane oğlu Acıların dahi korktuğu o yüz Kimsenin istemediği o sıfat Önemsenmeyen o adam Dile geldi yalnızlık bu adama Sardı onu kollarına Sarmaladı sanki evladı gibi Önemsedi onu, sevdi, bildi, saydı Küçücük istekleri varken o adamın Kimse yetemedi bu kefalete Ve işte yalnızlık nasılda mutlu onunla Kapkaranlık yüzüyle nasılda mutlular Bir cevher daha kaydı kendi dipsiz kuyusuna Bir mükemmelliyet öylece gözden uzaklaştı Sizin lanet satırsızlıklarınız daha yetmedi mi ? Dinmeyecek mi bu adamlara olan öfkeniz ? Yeter değil mi artık hiçliği yaşattığınız yalnızlığın oğullarına ? |