Çıkmaz SevdaSabahları ben bu şehrin Hayriye, Bölük pörçük ışıldayan eteklerinin altında Denizden çıkmaktan her defasında binlerce kez feragat, Ardında kıpkızıl pençesiyle carih bir aydınlığın Beyhude umutlarını gördüm... Münzevi minarelerinde bu şehrin ben Hayriye, Yalınayak sokaklarıda mehtaplar boyu aç ve susuz Rüzgar gibi delişmen kopillerin dualarında ben, Sevdasız en küçük lahzaya bir serzeniş gibi müsterih Müsterih ezanlar duydum... Akşamları ben bu koca şehrin Hayriye, Ilgıt ılgıt ayrılıklar yaşamaya çalışan İvedi ilticalarında yorgun gemi bordalarının, Yıllardır bir parçacık fahri güzelliğe hasret Çaresiz ağlamak zorunda bırakılan tutsak bulutlarında En sahte yalanlarını gördüm... Aksak gecelerinde bu hoyrat şehrin Hayriye, Ürpertir cellat soğukları bileklerimi keser geçer. Masmavi gözleriyle semada şu derbeder yıldızlar Yakar sensizliğin nemini, yüreğimi deler geçer. Karanlığa seni sorarım; yamaçlarda sarhoş türkü sesleri, Samsun yamaçlarında türküler adına sevda der geçer... Bir gün ben bu şehirden Hayriye, Göçüp gidersem bir ayrılık vakti gidersem Yüreğimden iki satır gözyaşı düşerse ellerime, Mağdur letafetiyle şu koca şehirde Firari bir tren sesi duyulursa kulaklarımda, Arkamdan her köşe başında asude bir akordeon ağlarsa Son rübailerini okuyamadan şu gaddar haziran ayında, Sevdasız geçen en küçük lahzaya bir serzeniş gibi; Göçüp gidersem bir ayrılık vakti gidersem Kutsallaşan şu ebedi sevgimize ihanet edip, Seni sevmediğimi haykırırsam, söyle Hayriye; Söyle bendeki bu kurşuni hüzün, bu hafakan niye? ... Çerli - Perşembe - ORDU Anıl ATİK |