Bir Bahçıvan Hikayesi
Hikâye bu, kim bilir, ne zaman ve nerede?
Belki yakınımızda, belki uzak yerlerde! Rengârenk çiçeklerin arz-ı endam ettiği, Bir bahçenin varlığı, dolaşırmış dillerde. Tez zamanda şöhreti, yayılmış dört bir yana, İlham kaynağı olmuş, nice usta ozana. Koşup gelmiş âşıklar, içleri yana yana. Koklamışlar gülleri, hasretle kana kana. Bir gün fark etmişler ki, her renkten çiçekler çok, Nedense içlerinde, sarı renklilerden yok. Ne karanfil, orkide, ne de bir sarı sümbül, Yokmuş sarıpapatya, sarı lale, sarı gül! Sormuşlar bahçıvana, ama hep sessiz kalmış, Onlar üsteledikçe, çok uzaklara dalmış. Tabi ki âşıkları büyük bir merak almış, İçlerinden birisi, bilgeye haber salmış. Bilge diye bilinen, aksakallı bir dede, Belki yetmişindedir, belki de sekseninde. Alnında derin izler, yılların yadigârı, Kendisi gibi yaşlı, asa taşır elinde. Soluklanmış o bilge, bahçenin girişinde, Acele de etmezmiş, zaten hiçbir işinde. Seyre dalmış bir süre, rengârenk çiçekleri, Hikmet olmalı demiş, bunları dikişinde. Çağırmış bahçıvanı, demiş ki anlat hele, Anlarım istemezsin, sırrı söylemek ele. Ama böyle sessizce, bil ki çekilmez çile, Derde deva bulunmaz, gelmezse eğer dile. Genç bahçıvan hüzünle, bakmış onun yüzüne, Demiş; anlam veremem, bu bilgece sözüne. Gülmüş ve demiş bilge; bir tas su bile olsa, İsterdik mi dökelim, gönlündeki közüne. Görmez miyim sanırsın, nasıl da yanmaktasın, Bir güzeli her daim, hasretle anmaktasın. Yüreğinde gizleyip, sevdiğin bir çiçeği, Sanki onu herkesten, saklarım sanmaktasın. Çiçek dediğin güzel, su ister, güneş ister, Tutunacak bir toprak, beslenecek öz ister, Bülbülün nağmesiyle bestelenmiş söz ister, Saba yeli esende, bakıp gülen göz ister. Gel soldurma gülünü, güldürsün bağlarını, Bırak yaşasın o da, sevdalık çağlarını. Ne kadar uğraşsan da, nice tedbir alsan da, Ne yapıp örer kader, sessizce ağlarını. Peki demiş bahçıvan, her çiçek ekilir mi? Renklerin anlamı var, bilmeden dikilir mi? Sarı karanfil demek, ayrılıktır, hasrettir, Yakar yıkar sineyi, bu çile çekilir mi? Akasya gizli aşktır, sarıysa eğer rengi, Böylesi bir sevdanın, ölümdür ancak dengi. Umutsuz aşklarınsa, faili sarı lale, Döndürür çekenleri, mecnundan beter hale. Katıksız sevdalarsa, sarı gülün dilidir, Eğer o bir goncaysa, masum aşkın remzidir. Sarıların her biri endamda benzersizdir, Kıskanır tüm çiçekler, söyle nasıl ekilir? Güzel de dedi bilge, ama bir eksiğin var; Tüm renklerde bulunur, türlü türlü anlamlar. Siyah gül ölüm demek, dünyamızı eder dar, Acıları mı paylaşır, açsa da yenibahar? Ama anlarım seni, sarılar ekemezsin. Beğenip isterlerse, kimseye veremezsin. Kendin için de olsa, koparıp deremezsin, Sen bir güzel sevmişsin, bizlere diyemezsin. Tamam demiş bahçıvan, sarıçiçek ekeyim, Lale, sümbül, karanfil; hepsinden de dikeyim. Ancak sarı güllere, yer veremem bahçemde, Yüreğimde açmalı, budur benim dileğim. Sarı gül nazlı olur, hemen küser ve solar, Dayanamam haline, gönlüm hüzünle dolar. Hem dünyanın işleri, belli olmaz be bilge, Bakarsın hoyrat bir el, gelir, gülümü yolar. |